Page 146 - Gönlümüz Beraber Ruhumuz Beraber
P. 146
140 Gönlümüz Beraber
˗ Efendim, hâlimi arz edip duanızı almak istiyorum. Üniver-
sitede Cuma vaktine toplantı koyuyorlar, odadaki lavaboyu
söktürüyorlar, ne kadar gizlensek adım adım takip ediyorlar.
Dua buyurun.
dedim. Güya Efendim’e nazlanıyorum. Efendim de “Namazlarını
kılma. Akşam kaza edersin.” demesin mi! Kırk yıl düşünsem Efen-
dim’in böyle bir şey diyeceğini tahmin etmezdim. Efendim biz ders
aldıktan sonra “Sâhib-i tertipsiniz. Namazınız kazaya kalmayacak.”
dediği için bir vakti bile kazaya bırakmıyor, kesinlikle iki elimiz
kanda da olsa namazımızı gizli saklı kılıyorduk. Efendim sonra söz-
lerine şöyle devam etti:
˗ Altın erkeğe haramdır. Ama Şâfilikte altın diş mecburiyet
fetvâsıyla mubahtır. Siz de mecburiyet hâlinde olduğunuz
için altın yüzük de takabilirsiniz.
Ben de:
˗ Peki Efendim.
dedim ve şaşkın bir hâlde geri yerime çekildim. Konuştuklarımız sa-
londa diğerleri tarafından da dinleniyormuş ki benim peşimden ken-
disinin denizci astsubay olduğunu bildiğimiz bir Ağabeyimiz dizle-
rinin üzerinde emekleyerek Efendim’in huzuruna gitti:
˗ Efendim, ben deniz astsubayıyım. Gemilerle günlerce de-
nizde oluyoruz. Komutanlarımız bizlerin namaz kılmasına
tahammül edemiyorlar ve bizi fişliyorlar. Ne yapalım?
dedi. Efendim de:
˗ Ne yapalım! Fişlerlerse fişlesinler. Namaz kılmak benim de-
ğil, Allah’ın emri. Rızkı veren Allah’tır. Ne yapıp edip na-
mazını kılacaksınız.
dedi. Adam şaşırarak yerine geçti. Çünkü Efendim biraz evvel bana
namaz konusunda tamamen başka bir şey söylemişti ve o da bu so-
ruyu muhtemelen kendisinin üniversitedeki asistandan daha koru-
naklı olması gerektiğini düşünerek sormuştu.
Bu örneklerden şunu anlamıştık: Kişisel soruların cevapları
kişilere göre değişiyordu ve genelleme yapmak tamamen yanlış olu-