Page 174 - Gönlümüz Beraber Ruhumuz Beraber
P. 174
168 Gönlümüz Beraber
˗ Canım Muhyiddin-i Arabî Hazretleri iman ile ayanı bir eden
ve ifşa eden tek eyliyaullahtır. Şimdi bunları anlatırsak ih-
vana bir gevşeklik gelir.
dedi ve dişleri görünecek şekilde güldü. Oradaki cemaat de benim
gibi neye güldüğünü bilemeden güldü.
Böyle hareketli zamanlarda geceleri İncek’te kalıyor ve
yurda banyo ve çamaşır değiştirmek için gidiyorduk. Bir gece yine
saat 2 civarında cemaat dağıldı. O gece “yurda gideyim” diye aklım-
dan geçti. Sonra “Şimdi yurda gitsem saat 3 olur, dayanamam uyu-
rum. Sabah namazını da kaçırırım. En iyisi gitmeyeyim.” diye düşü-
nüp gitmekten vazgeçtim.
İncek’te her gece üst katta yatak kapma yarışı vardı. Hatme
biter bitmez nöbetle birimiz gider yatakları kapar, yani birbirimize
yatak ayırırdık. Yoksa yatacak yer bulamazdık, artık nereye kıvrılır-
san.
Her gece çok geç yatıldığı için mecburen “Hiç olmazsa üç
saat rahat uyuyalım” diye düşünüyorduk. Zaten birisi gece tuvalete
kalksa veya sabah namazına gitse, dönüşünde mutlaka yatağında bi-
risini yatıyor bulurdu. Ama herkes bunu çok muhabbetle karşılı-
yordu, olmadı o kişinin yanına sokulup yatıyordu.
O gece tereddütlü davrandığımız için üçüncü katta yatak
kalmamış. Tekke’de yatakhane arkadaşımız Ziraatçı Cengiz’le be-
raber ortada kaldık. Salonun yanında bir oda vardı, baktık boş. Bu-
raya kıvrılıp yatalım dedik ve yattık. Hemen uyumuşuz. Belli bir
saat sonra bizim küçük odanın kapısı açıldı. Gölgesinden Efendim
olduğunu anladığımız birisi kapıda bize doğru bakıyor:
˗ Ne yatıyorsunuz? Namaza kalkın.
deyince yataktan fırladım, utancımdan yönümü de duvara döndüm.
O hâlimle Efendim’e görünmek istemedim. Efendim sünnete dur-
muş, salonda bir kişi bile yoktu. Bu durum normal değildi. Çünkü
mutlaka birileri salonda namaz için Efendim’i beklerdi. Hemen üst
kata çıkıp ışıkları yaktım. “Çabuk kalkın, abdestinizi alın. Efendim
namaza durdu.” deyip abdest almaya gittim. Cemaat toplandı ve sa-
bah namazı kılındı.