Page 177 - Gönlümüz Beraber Ruhumuz Beraber
P. 177

Ruhumuz Beraber                                         171

                 O  zamanlarda  üniversitede  hem  eğitim  alıyorum  hem  de
          asistan  olarak  çalışıyorum.  Asistanların  maaşları  da  şimdikinden
          daha azdı. Evliyiz. Ev masrafları, kira, çocuk bekliyoruz derken be-
          lirli bir giderimiz de vardı.

                 “Efendim’e  en  iyi  spor  ayakkabısını  nereden  alabilirim?”
          diye araştırdım. 30 Mayıs 1994 tarihiydi. Necatibey’de Amerikan
          Pasajı’ndan orijinal marka spor ayakkabılarını alabileceğimi öğren-
          dim ve pasaja gittim. Efendim’in ayak numarasını biliyorum, 40 nu-
          mara. En kaliteli ayakkabılar Adidas mı, Nike mı onu inceliyorum.
          “Efendim her sabah ayakkabıyı giyip çıkarırken bağcıklarla tek tek
          uğraşmasın, bu zor olur.” düşüncesiyle tezgâhtarlara “Bağcıklı değil
          cırt cırtlı olanları çıkarın” dedim. Sonra ayakkabı taban tasarımı or-
          topedik ve hafif, rengi de beyaz deri olacak diye tüm ayakkabıcıları
          tek tek gezdim.
                 Sonunda aradığım ayakkabıyı buldum: 40 numara, beyaz,
          orijinal, ithal, kaliteli, hafif ve cırt cırtlı idi. Bir de “Dize kadar çe-
          kilen spor çorap da alayım. İsterse giyer, ayağının terini de güzelce
          alır.”  diye düşünüp ayakkabıyla birlikte bir çift de çorap aldım ve
          büyük bir heyecanla İncek’in yolunu tuttum.

                 Akşamüzeri oldu ve ben “Şimdi ben bu paketi Efendim’e
          nasıl vereceğim?” diye düşünmeye başladım. Akşam namazı kılındı,
          herkes aşağı yemeğe indi. Ben de ortalık sakinleşince salonda bulu-
          nan hâne-i saadet kapısından paketi elime alıp yukarı çıktım.

                 Korkarak  kapıya  tık  tık  vurdum.  Orada  hizmette  bulunan
          Nazmiye abla geldi, kapıyı açtı ve “buyur” dedi.
              ˗  Efendim’e bir emanet vereceğim. Acaba müsait mi?

          diye sordum. Beni de tanıyor:
              ˗  Ben bir Hacı Anne’ye sorayım.
          deyip içeriye gitti. Az sonra Hacı Anne kapıya geldi. Eliyle başın-
          daki başörtüsünü yaşmak gibi ağzına götürerek:
              ˗  Nediysen?
          dedi.
   172   173   174   175   176   177   178   179   180   181   182