Page 201 - Gönlümüz Beraber Ruhumuz Beraber
P. 201
Ruhumuz Beraber 195
dedi. Uçak söylenenin aksine kalabalık değildi. Arada boşluklar
vardı, yanımız da boştu. Mahmut Hoca diye sarıklı cübbeli meşayih-
ten biri geldi, Efendim’in elini öpmek istedi ve yanındakilere tanış-
tırmaya çalıştı. Bunlar Arabistan’a sık sık gidip gelen âlim insanlar-
mış, hepsi Efendim’in elini öpmek için çabalıyorlardı.
Efendim de “Estağfurullah” diyordu. Mahmut Hoca benim
sağ yanıma oturup “Bu Efendi maddi evladın mı yoksa manevi ev-
ladın mı?” diye sordu. Efendim de bir süre durdu ve iki elinin işaret
parmaklarını birbirine sürterek “ihvan kardeş” dedi. Bu cevap üze-
rine ben sopa yemiş gibi bozuldum. Bu şoku atlattıktan bir süre
sonra kulağına eğilerek:
˗ Efendim, ben senin evladın değil miyim?
diye sordum. O da tatlı bir tebessümle “hı hı” dedi ve “Çaktırma!”
der gibi koluyla da beni dürttü. Daha sonra Mahmut Hoca:
˗ Efendim, bu uçağın personeli beni iyi tanır. Seni pilotun ya-
nına götüreyim. Yalnız bir kişi kabul ederler.
dedi. Efendim de:
˗ Peki, ben bir bakıp geleyim.
dedi ve gittiler.
Efendim döndükten sonra, birlikte bulutları seyrediyoruz.
Yorganın üzerinde yüzüyor gibi eliyle bulutları gösteriyor. Bulutlar
üzerinde uçarken Efendim’e:
˗ Efendim, şu anda nerenin üzerindeyiz?
diye sordum.
˗ Tebük Çölü.
diye cevap verdi. Hiçbir yer görünmüyordu, fakat kendisi de bazı
şeyleri saklamıyordu.
Hostesler kulaklık getirdiler müzik dinleyelim diye. Efen-
dim’le epey uğraştık. Tam resimlik poz vardı, fakat kim çekecekti!
Efendim:
˗ Biz bunu gürültü gelmesin diye takalım.