Page 36 - Gönlümüz Beraber Ruhumuz Beraber
P. 36
30 Gönlümüz Beraber
˗ Otobüs saat kaçta İstanbul çıkışına varır?
Dediler ki:
˗ Sabah saat 4-5 gibi varır.
Biz de “İyi, sabah namazına kavuşuruz.” diye düşündük ve yol ar-
kadaşım Ali ile beraber otobüse bindik. Şoförler yolu bilmiyorlar ya,
çılgın gibi hızlı gittiler. Bizi gece 02.00 gibi ineceğimiz yere attılar.
Vakit gecenin yarısı! Sabah namazına daha 2-3 saat var ve hava ka-
ranlık. Otobüsten indik. Köpekler havlıyor. Karanlıkta arazilerin
içerisinden yürüye yürüye gittik. Dergâhın dış kapısına vardık, ama
kapıyı da çalamıyoruz. Kapının önüne oturduk, vaktin geçmesini
bekliyoruz. Yalnız bir şey dikkatimi çekmişti, ikinci kattaki ışık ya-
nıyordu. İçeri girelim mi girmeyelim mi, tereddüt ettik. Sonra “Yok,
saat iki buçukta girip de kimseyi rahatsız etmeyelim.” dedik. Bahçe
kapısının eşiğinin önüne oturduk. Ana bahçenin kapısını açmadık.
Ondan sonra Ali makamıyla birlikte küçük silsile okumaya başladı.
˗ Sesin güzelmiş!
dedim. Bunun üzerine:
˗ Şu köpekler gelmesin diye korkudan okuyorum.
dedi. Bu şekilde bir saatten fazla oturduk. İmsak vakti atmıştı. So-
nunda dayanamadık, “Artık içeri girip kapıyı çalalım. Yapacak bir
şey yok.” dedik. Dış bahçe kapısından içeriye yavaşça girdik.
Tekke’nin ana giriş kapısının önüne geldik. Biz daha kapıyı çalma-
dan kapı açıldı. Tekke’nin görevlisi Hacı Hasan Ağabey telaşlı bir
şekilde kapıyı açtı. Biz de “Acaba ses yapıp rahatsız mı ettik!” diye
korktuk.
˗ Buyurun içeri girin.
dedi. Sabahın o erken saatinde rahatsız ediyoruz diye mahcup ol-
muştuk.
˗ Abdestinizi tazeleyin.
dedi. Belli bir süre sonra Efendim teşrif etti. Gayet güler yüzle:
˗ Hoş geldiniz beylerim.
dedi ve kendisiyle görüştük. Sabah namazını kıldık. Sonra Efendim
istirahate çekildi. Bu arada Hasan Ağabey’e: