Page 41 - Gönlümüz Beraber Ruhumuz Beraber
P. 41

Ruhumuz Beraber                                          35

          Anadolu Yakası Teveccühüne Katılmadan Dönme
                 Üniversitemizdeki  ihvan  öğrenciler  olarak  yurtlarda  kalı-
          yorduk. İşte yurtlarda oda oda ihvanlarımız vardı.  Mutlaka akşam-
          ları birbirimizi ziyarete gider, kantinde oturur, çay içer, muhabbet
          ederdik. Sohbetimiz, derdimiz ve konumuz da Hazret-i Pîr’di. Ama
          bazen çay içerken, sohbet ederken öyle bir muhabbet gelirdi ki bir-
          birlerimize:
              ˗  Hadi, İstanbul’a gidelim!
              ˗  Ne İstanbul’u?
              ˗  Hadi, Hazret-i Pîr’e gidelim.
          derdik ve herkes odasına koşuştururdu. Tabii para pul da yok, talebe
          adamsın. Ne kadar harçlığın olacak ki? Hepimiz odamıza gider, apar
          topar üstümüze bir şeyler giyer ve bu şekilde alınan anlık kararlarla
          Efendim’i ziyarete giderdik. İşte “Bu hafta sonu Efendim’i ziyarete
          gidelim” gibi önceden plan yaptığımızı pek hatırlamıyorum. Geriye
          dönüp  düşündüğümüzde  dönem  sonlarında  ve  dönem  başlarında
          mutlaka elimizde olmadan rutin bir şekilde Tepeciğe ziyarete gitti-
          ğimizi hatırlıyoruz.  Yani Tekke’ye dönem açılınca dersler başlama-
          dan evvel ve finaller bittiğinde mutlaka, aralarda da bazen gidiyor-
          duk.
                 Bir keresinde kantinde böyle oturuyoruz. Erhan, Murat, Yu-
          suf ve Ali de dâhil olmak üzere 7-8 kişi varız. Otururken muhabbet
          geldi,  “Hadi,  İstanbul’a  ziyarete  gidelim”  dedik.    Tepecik’teki
          Tekke o dönemde daha yeni yapılmıştı. 1990-1991 yılları arasıydı.
          Dolmuşa binip otogara gittik. O tarihlerde otogar Gençlik Parkı’nın
          Batı tarafında, Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin şu anda olduğu
          yerdeydi. Eskiden “terminal” ismiyle anılan otogara vardığımızda
          da  uzak  Doğu  illerinden  gelip  İstanbul’a  gidecek  olan  otobüslere
          binmek  için  pazarlık  yapıyorduk.  İşte  muavinlere  “Biz  talebeyiz.
          Yedi kişiyiz. Bizi yarı fiyatına otobüse al.” diyorduk. Bazen de oto-
          büsleri terminalin çıkış noktasında bekliyorduk. Eğer otobüs boş gi-
          diyorsa, şoförü veya muavini “ne alırsam kâr” diyordu. Biz de bu
          şekilde, yani otobüse otogarda değil de yolda binmek sûretiyle ucuz
          bir şekilde İstanbul’a gidiyorduk. Bu seyahatlerimiz sırasında bindi-
          ğimiz  otobüslerin  kimisi  yolda  kalıyordu,  kimisinin  de  kaloriferi
   36   37   38   39   40   41   42   43   44   45   46