Page 42 - Gönlümüz Beraber Ruhumuz Beraber
P. 42

36                                          Gönlümüz Beraber

          yanmıyordu. Üşüyorduk, paltoyla oturuyorduk, ama  bütün bunlar
          hiç umurumuzda olmuyordu.
                 Genelde İstanbul yolu uzun oluyordu. Tepecik’e gidebilme-
          miz için önce Topkapı terminalinde iniyorduk. Topkapı’dan yürü-
          yerek Çatalca arabalarının geçtiği yere gidiyorduk. Buradan otobüs-
          lere  binip  Tepecik  durağında  iniyorduk.  Sonra  köyün  içerisinden
          Tekke’ye  doğru  yürüyorduk.  Öyle  aktarmalı  gidiyorduk  ki  bizim
          yurttan çıkıp da Tepecik’e varmamız nereden baksan 11 saati bulu-
          yordu.  Genelde  de  Tekke’ye  sabah  namazı  civarında  varıyorduk.
          Bazen sabah namazına kavuşuyorduk, bazen de Tekke’ye varmamız
          namazdan sonra oluyordu. Hakikaten fiziksel olarak da yoruluyor-
          duk, ama muhabbetimiz yerinde oluyordu. Tekke’ye vardığımızda
          sarhoş gibi oluyorduk ve ayaklarımız yere basmıyordu. Çünkü sabah
          namazına yetişirsek, namazdan sonra Hazret-i Pîr’in avuç içini öpü-
          yor ve kendisine sarılıyorduk. O da bizim hâlimizi hatırımızı soruyor
          ve sonra “Kahvaltıya geçin, istirahat edin” diyordu. Sonra da günle-
          rimiz yoğun bir şekilde geçiyordu.
                 Neyse muhtemelen bir sonbahar mevsiminde Cuma akşamı
          otobüse atlayıp Cumartesi sabahı İstanbul’a gittik, Tepeciğe vardık.
          Tekke’ye girdiğimizde bir telaşe olduğunu gözlemledik. İhvanlar bir
          şeyler konuşuyorlardı, ama ne olduğunu anlayamıyorduk. Elimizde
          kazma, kürek bahçede ufak işlerle uğraşıyoruz. Meğerse ertesi gün
          İstanbul’da teveccüh varmış. Ama bizim bundan haberimiz yoktu.
          Biz sadece Efendim’izi ziyarete gitmiştik, teveccüh olacağını bilmi-
          yorduk.
                 Gün içinde ziyarete gelenler oldu. Hazret-i Pîr’le namazlar
          kılındı, peşinden çaylar içildi, sohbet edildi, derken akşam oldu ve
          akşam yemeğimizi yedik. Sonradan teveccühün Anadolu yakasında
          Kartal civarında olacağını öğrendik. Bu yüzden karşıdan gelen ol-
          mamıştı. Tekke’de daha çok Tepecik sakinleri vardı ve Tekke kala-
          balık değildi. Kısa bir sohbetten sonra namazlar kılındı ve hatmeye
          oturduk.  Hatme  bitti,  sular  dağıtıldı.  Tekke’de  sessizlik  hâkimdi.
          Baktım, Efendim’de bir telaş, sıkıntılı bir hâl var:
              ˗  Sabah da teveccüh var. Ne olacak?
          buyurdu. Kimseden ses çıkmadı. Efendim:
   37   38   39   40   41   42   43   44   45   46   47