Page 43 - Gönlümüz Beraber Ruhumuz Beraber
P. 43
Ruhumuz Beraber 37
˗ Bu genç beyler gelmiş. Bunları sabah kim teveccühe götü-
recek?
diye sordu. Hatmede Tepecik’in ahalisi var, işte orada oturanlar, ev-
leri, villaları olanlar… Yani bir halkalık insan var, bir de misafir ola-
rak biz varız. Ses yok. Efendim tekrar:
˗ Yâ, bu gençleri kim götürecek?
buyurdu. Yine kimseden bir ses çıkmadı. Hâlbuki bizler de genciz.
Tâ Ankara’dan aktarmalı gelen bu gençler sabah karşıdaki yere gi-
demez mi hiç? Yürüyerek yine gideriz, ne bileyim çıkar sabah na-
mazından sonra otostop yapar yine gideriz. Bizde de bir şaşkınlık
oldu. Efendim durdu durdu hiç cevap gelmeyince:
˗ Ne yapayım canım, ne yaparlarsa yapsınlar!
dedi. O sırada böyle oturuyoruz. Biz birbirimizle bakıştık, hiç ko-
nuşmadan “müsaade alalım” diye kafayla işaret yaptık. Arkadaşlar
da aynı şekilde “tamam” dediler. Ben sürüne sürüne sürüne Efen-
dim’in önüne vardım. Cemaat de bakıyor:
˗ Efendim, müsaade ederseniz biz şimdi Ankara’ya dönmek
istiyoruz.
dedim. Efendim de:
˗ Allah razı olsun. Teveccühün tüm sevabını aldınız. Siz dö-
nün Ankara’ya. Pîrlerimizin himmeti üzerinizde olsun.
buyurdu. Peş peşe öyle dua etti ki neye uğradığımızı şaşırdık. Efen-
dim’in elini hepimiz sırayla öptük ve Tekke’den ayrıldık. Saat 23.00
civarıydı. Tepecik’ten terminale kadar yollarda şıkır şıkır oynuyor,
sevinçten halay çekiyorduk. Hiçbir şey umurumuzda değildi. Öyle
bir muhabbet verdi ki… Teveccühümüzü yapmıştı.
Gece yarısı terminale vardık. Artık otobüse 1-1,5 civarında
binip Ankara’ya dönüyoruz. Biz dönerken ihvanlar ekip ekip An-
kara’dan İstanbul’a teveccühe geliyorlarmış. Sonra bizim Tepe-
cik’ten teveccühe katılmadan döndüğümüzü duymuşlar ve “Enayi-
ler dönmüşler!” demişler. Ama bizim hiçbir şey umurumuzda de-
ğildi. Teveccüh dediğin Hazret-i Pîr’in bizlere yönelmesi ve rıza-
sıydı. Düşünün oraya kadar gittik, bindik otobüse geri döndük. Hiç-
birimizde de en ufak bir “Tüh... Gitseydik de katılsaydık!” düşüncesi