Page 54 - Gönlümüz Beraber Ruhumuz Beraber
        P. 54
     48                                          Gönlümüz Beraber
          sağından, Ali solundan Efendim’in dizine başımızı koyduk. Müba-
          rek de başımızı sıvazladı. Böylece çok muhabbetli bir hatme geçir-
          miş olduk. Hatmeden Cebeci’deki eve büyük bir sevinçle, güle oy-
          naya döndük. Harun Hocaların yüzleri yerde, asık suratlar. Ben de
          onları kızdırmak için:
              ˗  Aliciğim,  Efendim  senin  başını  okşarken  ne  yaptın?  Ben
                 şunu yaptım,
          deyince küstüler ve gidip yattılar.
                 Efendim’in peşinde yaşadığımız böyle güzel hatıralar bizi
          mest ediyordu. Çektiğimiz sohbet kasetleri ve gazelleri derleyip boş
          zamanlarımızda bunları dinleyerek cennet hayatı yaşıyorduk.
          İncek Tekke İnşaatı
                 İncek’te dergâh inşaatının başladığı 1989 yılında öğrenciler
          olarak hem yurtta hem de Cebeci’deki öğrenci evinde kalıyoruz. O
          yıl, özellikle hafta sonlarında tekkenin temel inşaatı sırasında taş kır-
          mak üzere belediye otobüsleriyle İncek’e gitmeye başladık. Temel
          atılabilmesi için sökülmesi gereken büyük kayalar vardı. Talebeler
          olarak akşama kadar kazma küreklerle topu topu ancak bir tane bü-
          yük  taş  çıkarabiliyorduk.  Sonradan  Tekke’nin  kileri  olacak  olan
          odanın altına isabet eden yerde çok büyük bir kaya vardı. Onu çıka-
          rabilmek için çok uğraşmıştık. İki tane taş çıkarmak için bile büyük
          gayret sarf ediyorduk. Fakat bu hizmetler çok muhabbetli oluyordu.
          En ufak bir üşenme veya yılgınlık hissetmiyorduk. Sonra inşaatın
          temeli atıldı.
                 Nisan 1991’de akşam vakti Hazret-i Pîr İncek’i teşrif etti-
          ğinde inşaatın ince işçiliği bitmiş ve kapılarla pencereler takılmıştı.
          Artık Ankara’da da bir tekkemiz olmuştu. Ancak binanın çevre dü-
          zenlemesiyle  ilgili  olarak henüz  herhangi  bir  işlem  yapılmamıştı.
          Tekke’nin etrafı kayalık bir vaziyetteydi. Kısaca kayalık bir arazinin
          ortasına yapılmış bir bina şeklindeydi. Bu yüzden olsa gerek Efen-
          dim “burası Cebel’dir” demişti.
     	
