Page 57 - Gönlümüz Beraber Ruhumuz Beraber
P. 57

Ruhumuz Beraber                                          51

          aşağı, Leyla yukarı… Cengiz evlenene kadar “Leylaa!” diye sürekli
          cezbelenirdi. Evlendikten sonra bu cezbesi kesildi. Bir gün dergâhın
          bahçesinde taş çıkarma işi yapılırken Cengiz yaşadığı bir hatırasını
          anlattı. Dergâhın kapısından çıkmış. Koşarak çalışma yerine gider-
          ken tam duvarın köşesinde Efendim Hazretleri ile burun buruna gel-
          mişler. Efendim kendisine “N’aber Leyla?” demiş. Kendisi de “Es-
          tağfurullah Efendim!” deyip tebessüm etmiş. Hazret-i Pîr’in böyle
          espri yaparak bizlere takıldığı da oluyordu.
                 Bir keresinde yine taş topluyor, el arabası ile taşları götürü-
          yor ve dönerken toprak getiriyoruz. Bu şekilde çalışırken hukukçu
          Salih kardeşimizin başına bir hadise gelmiş. Ortada bir taş var, alı-
          nacak. Efendim ve Salih aynı anda o taşı almak için eğilmişler. Efen-
          dim’le Salih’in kafaları çarpışmış. Çarpışma sonrası Efendim Sa-
          lih’e gülümseyerek:
              ˗  Ben kimem? Burası neresi? Adım ne?
          diye sormuş. Salih de:
              ˗  Estağfurullah Efendim, bağışlayın.
          demiş. Sonra Efendim gülerek uzaklaşmış.

                 Mübarek  bizlere  bu  şekilde  evladı  gibi  muamele  ederdi,
          acırdı ve biz yorulunca da “Peydoos!” derdi. Kendisi iki öğün yemek
          yer,  bizler  için  üç  öğün  yemek  hazırlatırdı.  Bir  şekilde  şefkatini,
          merhametini gösterirdi. Bizler de büyük bir muhabbetle, şevkle ça-
          lışırdık.  Okulmuş,  derslermiş,  bunları  çok  umursamazdık.  Çünkü
          dersler de tıkır tıkır giderdi. Vaktimizin çoğunu orada geçirirdik, fa-
          kat hiçbir zaman “derslerden zayıf mı alacağız, kalacak mıyız” aklı-
          mıza gelmezdi. Sınavlardan iyi notlar da alırdık. Tekke’ye koşa koşa
          gidiyorduk. Bu bizim için tam bir cennet hayatıydı.
                 O zamanlar İncek’in yolu bozuktu ve sabah, öğle ve akşam
          olmak üzere günde sadece üç sefer belediye otobüsü vardı. Otobüsü
          kaçırdığımız zaman, Dergâh’a otostop çekerek en az 1,5 saatte gide-
          biliyorduk. İncek ulaşım için kolay bir yer değildi. Yol zaten stabi-
          lizeydi, çukurlar vardı ve arabalar bugünkü gibi hızlı gidemiyorlardı.
          Ama bizler için İncek yolculuğu Hac yolculuğu gibi zevkli bir yol-
          culuk oluyordu. İncek’te dergâhın yapıldığı ilk yıllarda bu şekilde
   52   53   54   55   56   57   58   59   60   61   62