Page 60 - Gönlümüz Beraber Ruhumuz Beraber
P. 60

54                                          Gönlümüz Beraber

          Erzincan’dan Aşağı Lori’ye gidişte iki yol varmış, birisi anayoldan
          diğeri ise ara yollardan. Efendim bize “Artık siz ikindi namazından
          sonra gidersiniz” dedi.
                 Babamlar erkenden yola çıktılar. Hatta Erzincan içerisinde
          bir  sokak  köşesinde  kaza  da  atlatmışlar,  ama  bir  şey  olmamış.
          Lori’ye ana yolu tercih ederek gitmişler, fakat yolculukları bayağı
          sıkıntılı geçmiş. Bizim minibüs ise ara yollardan gitti, ama o kadar
          seri gittik ki sanki Medine Mekke arasındaki otobanda yolculuk yap-
          tık.
                 İhvanlar yanlarında bir şeyler getirmişler. Birbirlerine öyle
          hürmetli davranıyorlar ki “Bunlar insan mı melek mi, nedir?” diye
          garip duygular içerisindeydik. Yolda bir köyün camisinde akşam na-
          mazını kıldıktan sonra, yatsı öncesi Lori’ye kavuştuk. Lori mahşer
          yeri gibi kalabalıktı, caminin tuvaletinde uzun bir abdest kuyruğu
          vardı, köylüler tuttukları ihvanları evlerine götürüp abdestlerine yar-
          dımcı oluyorlardı. Camiye geçtik. Efendim sohbet ediyordu. Sonra
          namaz kılındı ve hatme yapıldı.
                 Hatme sonrası dışarıya çıktık. Baktık ki köylüler kalabalığın
          arasına dağılmışlar, dışarıdan gelen ihvanları istirahat etmeleri için
          evlerine götürüyorlardı. Bir Amca geldi ve babama:

              ˗  Beyim, bizim haneyi teşrif etmek ister misiniz?
          diye sordu. Babam da bu teklifi “Sağ olasın. Allah razı olsun.” diye-
          rek kabul etti.
                 Biz dört kişiydik. Amca durmadı. Yolda 6 kişiye daha ses-
          ledi. Hep beraber evine geçtik. Amcanın evi iki odalı, kerpiçten tam
          bir köy eviydi ve tuvaleti de dışarıdaydı. Kendisi evin bir odasında
          ailesiyle kalıyordu, diğer odada ise 10 kişi kalacaktık. Bir ortama,
          bir de Amca’ya baktım. Hiç telaşe etmiyordu. Az sonra tahta ayaklı
          bir sini getirip ortaya koydu ve “acıkmışınızdır” dedi. Sininin üze-
          rinde yufka ekmeği, bir tabak içerisinde lor peyniri ve bardaklarda
          da süt vardı. Başka da bir şey yoktu.

                 Evin  eşyasından  ve  Amca’nın  durumundan  ikram  edecek
          başka da bir şeyi olmadığı anlaşılıyordu. Ama bu durum kimin umu-
          rundaydı? Önümüzdeki sofra bize sanki tam teşekküllü bir ziyafet
   55   56   57   58   59   60   61   62   63   64   65