Page 175 - Gülden Bülbüllere 5 - Abdurrahim Reyhan Erzincani
P. 175

170                                         Gülden Bülbüllere

          çok Nizameddin Hamuş Hazretleri ile kalmış. Nizameddin Hamuş
          Hazretleri onu mürit etmek istemiş ama edememiş.
            Hâlbuki Nizameddin Hamuş Hazretleri de Nakşibendi Efendi-
          miz’in yetiştirdiği halifelerinin halifesidir. Ubeydullah Ahrar Haz-
          retleri  gençliğinde  bir rüya görüyor.  Aslında rüya  da  değil  böyle
          uyku ile uyanıklık arasında bir hal görüyor.
            Bakıyor ki bir tepe var. Tepenin de önünde geniş bir saha var. O
          sahada  çok  büyük  kürsüler  kurulmuş.  Oraya  bütün  Evliyaullah’ın
          ervahı geliyor, toplanıyor. Resulullah Efendimiz’in geleceği bekle-
          niyor.  Bakıyor ki  Nakşibendi  Efendimiz geliyor, hep ervah kalkı-
          yorlar, kıyam ediyorlar. Onun da kürsüsü var, kürsüsüne geçip otu-
          ruyor. Peygamber Efendimiz gelince şöyle ervaha bir nazar ediyor,
          gel Ubeydullah diyor, onu sesliyor. Beni sırtla tepenin başına çıkar,
          diyor. Peygamberimiz’i sırtlıyor tepenin başına çıkarıyor. Peygam-
          berimiz de eliyle onun başını okşuyor ve sırtını sıvazlıyor.
            Diyor  ki  ben  sende  bu  kuvvet olduğunu  biliyordum,  ervah  da
          sendeki bu kuvveti görsünler istedim. Yani bu kuvvet ma’nevî bir
          kuvvettir. O rüyayla Nakşibendi Efendimiz’e meylediyor, bir aşk
          oluyor.  Ona  aşkı  sevgisi  ile  bâtınî  yoluyla  üveysi  oluyor.  İşte  o
          sevgi  onu  dolandırıyor,  Nakşibendi  Efendimiz’in  elinden  tutanı
          bulacağım,  diyor.  Çok  meşayih  var  araştırırmış  ama  Nakşibendi
          Efendimiz’in halifeleri de kalmamış, gitmiş.
            Neticede Herat’da Yakub-u Çerhî Hazretleri’ni bulmuş. Yakub-
          u Çerhî Hazretleri’ne gitmiş, bulunca mübarek hemen daha buna
          nereden geldin, nereye gidersin, demeden diyor ki:
            —  Tut  bu  elimden,  bu  elden  tutan  Nakşibendi  Efendimiz’in
          elinden tutmuştur.
            İşte bu noktaya geliyoruz. Nakşibendi Efendimiz buyurdu ki:
            —  Senin  elinden  tutan  benim  elimden  tutmuş  olur.  Sana  biat
          eden bana biat etmiş olur. Senin reddin benim reddim, senin kabu-
          lün benim kabulüm.
            Peygamber Efendimiz’in Sıddık-ı Ekber Efendimiz’e olan emri
          burada bir daha tazeleniyor. Zaten bizim yolumuz onun yolu, Sıd-
          dık yoludur. Başlangıcı oradan geliyor.
   170   171   172   173   174   175   176   177   178   179   180