Page 186 - Gülden Bülbüllere Altin Silsile - Abdurrahim Reyhan Erzincani
P. 186

Altın Silsile                                           169

            Ne demek oluyor? Mesela diyelim ki, bir köyden diğer bir köye
          gideceksin, yakın bir yolu var. Tam böyle bir hatla çizilmiş, o köye
          gidiyor.  Veya  o  köyü  bulamıyorsun,  oraya  batıya  doğru,  doğuya
          doğru  köylerden  dolaşıp  gidiyorsun.  Halbuki  oradan  doğrudan
          geçecektir. Mesela bir kilometre yol yerine, on kilometre yol dola-
          nıp, oraya geliyorsun.
            Bu  böyle  işte;  muhalefetül  hevadan  başlayan  tarikatların  yolu
          uzuyor ve çok çetindir.
            Bir de şu var ki onlar Cenabı Hakk’ın isimleriyle, esmalarıyla
          zikrediyorlar. Cenabı Hakk’ın bin bir ismi vardır. Bin bir isminin
          içinde doksan dokuz tane esmayı hüsna, güzel isimleri var, seçkin
          isimleri var. Fakat haşa, hepsi güzel de, nihayet seçkin olandır.
            Bir de zatına mahsus olan bir ismi var ki,
            Bu da “Lafza-i Celal”, “Allah” ismidir.
          Allah’ın zatına mahsus olan bir isimdir.
          Diğer isimler, bütün sıfatlarına mahsustur.
            Onun için işte, diğer isimleriyle, Allah’ın öbür isimleri, bin bir
          ismiyle zikir edenler, esma nurundan başlıyorlar. Ondan sonra sıfat
          nuruna geçiyorlar, sıfat nurundan da zat nuruna geçiyorlar.
            Halbuki bizde burada esma nuru, sıfat nuruyla uğraşmıyorlar.
          Ya?
          Doğrudan doğruya zat, senin hedefin Allah’ın zatıdır diyorlar.
            Allah’ın zat nuruna doğru direk geçiyorlar. Bu da işte Lafza-i
          Celal’dir.  Hani  bütün  diğer  sair  isimleriyle  Allah’ı  zikredenler,
          ahiri  sonunda  bu  Lafza-i  Celal’e  getiriyorlar.  Allah  kelimesine
          geliyorlar.  Bu  da  kalpte  yazılı  olan  bir  şey.  Kalpte  yazılıymış.
          (GB4)
          …
            Sair tarikatlarda bütün nefsani arzularını terk etmedikten sonra
          aşkı ilahiye duçar olamıyorlar. Yani onlar kalplerinde Allah aşkıyla
          cezbeye kapılamıyorlar, daha doğrusu aşk onların kalbinde tecelli
          etmiyor. Onlar bütün sofiyane ibadetle, terakkileri ibadetledir. Ve
          bütün nefsani arzularını geçmekledir.
   181   182   183   184   185   186   187   188   189   190   191