Page 272 - Gülden Bülbüllere Altin Silsile - Abdurrahim Reyhan Erzincani
P. 272

Altın Silsile                                           255

          mış,  neşelenmiş.  Pusulayı  almış  ama  Muhammed  Beşir  Efendi
          Hazretlerine  bir  tokat  vurmuş.  Bir  tokat  vurduktan  sonra  zahirde
          onu tenkit etmiş gibi “git” demiş.
            O gitmiş ama mübareğin neşesi açılmış. İşte o zaman hatip ho-
          caya demiş ki:
            —Hoca insaf et, merhamet et. Muhammed Beşir Efendiyi sevi-
          yorum  diye  sen  hasetleniyordun.  Sen  burada  beni  öyle  yaptın  ki
          ayaklarının altına alıp çiğnemekten beter ettin. Pusula nerden geli-
          yor?  Benim  Şeyh  efendimin  dergâhından  gelen  dervişler  gönder-
          mişler. Onlardan geliyor. Sen bu pusulayı aldın baktın paçavra atar
          gibi  benim  önüme  attın.  Beşir  Efendi  ne  yaptı  pusulayı?  Bak  ne
          kadar tazim hürmet getirdi. Şimdi Beşir Efendiyi ben mi seviyo-
          rum, O kendisi mi sevdiriyor?
            Ondan sonra bu meclis dağılmış.
            Mehmet Efendi isminde biri varmış. O da Piri Sami Hazretleri-
          nin  yanında  böyle  biraz  serbest  konuşabiliyormuş.  Tenhada  bul-
          muş, elini öpmüş. Demiş ki:
            —Efendim bir tereddüdümüz var. Bunu bize aydınlat.
            —Nedir?
            —Beşir  Efendinin  o  hareketi  sizin  hoşunuza  gittiyse  Beşir
          Efendiye  o  tokatı  niye  vurdunuz  da  tekdir  ettiniz?  Bundaki  sır,
          esrar neydi?
          Buyurmuş ki:
            —Onun o hareketi bizim çok hoşumuza gitti, biz de ona bir iyi-
          likte bulunduk. Bizim o tokadımız, tekdirimiz ona bir iyilikti. Onun
          aleyhi için değil, iyiliği içindi. Eğer biz onun hareketinin hoş oldu-
          ğunu ona bildirseydik onda bir varlık olurdu, benlik gelirdi. Onun
          ameli bizim çok hoşumuza gitti, ona bir varlık olmasın diye vurduk
          elinden aldık.
          Ama o ne yapmış?
          Piri Sami Hazretlerinin pusulayı alıp da bir tokat vurup, “çık git”
          demesine, demiş ki:
             —Ne kadar bir noksanlık yaptım.
   267   268   269   270   271   272   273   274   275   276   277