Page 275 - Gülden Bülbüllere Altin Silsile - Abdurrahim Reyhan Erzincani
P. 275

Gülden Bülbüllere


                  36- Muhammed Beşir Erzincani K.S.

               Muhammed Beşir Hazretlerine yetişemedik ki onu bilmiyoruz.
          İsmimi koymuş. 1930 doğumluyum, O, 1932 de vefat etmiş, dün-
          yasını değişmiş. Hiç hatırlayamıyorum.
            Yalnız babam köyde, o şehirde otururdu. Köy evlerinde yazın
          oturulan yere aşkane deriz. Serin olsun diye evin ön duvarı yarıya
          kadar yüksek, önünde bir açıklık vardır. Dedemin oraya gelip min-
          derde oturduğunu ve beni kucağına aldığını hatırlıyorum; ama si-
          masını  hatırlayamıyorum.  Cübbesi  sarı  olarak  hatırıma  geliyor.
          Uzun boyluymuş, yani babam da kardeşlerim de benden uzundur.
          Efrahim’den daha uzun vücutlu olan Halim vardır. Büyük karde-
          şim var, o da uzun. Zaten bir tane benim küçüğüm altmış yedide
          İstanbul’da vefat etti. O hepsinden uzun boyluydu, fakat o kadar
          dolgun değildi.
            Neyse  içlerinde  ben  hırda kalmışım  işte.  Ama  benim  üzerime
          bir sene bile tam olmadan benim kız kardeşim gelmiş. Hiç annemin
          memesini emmemişim, mama ile büyütmüşler. Çok zayıf düşmü-
          şüm. Gençliğimde de gene çok zayıftım, askerlikte de çok zayıftım.
          Babam güçlü, kuvvetliydi. Dedem de (Muhammed Beşir Hazretle-
          ri) yani iri yarıymış, uzun boyluymuş. Çok aşkı, muhabbeti varmış.
          Onda öyle bir aşk varmış ki, hem de sesi çok güzel, Davudi gibi
          sesi varmış.
            Zamanında  Erzincan’daki  Paşa,  valiyle  beraber  Ramazan’da
          köye gelmişler. Bizim köyümüz ileriden beri büyük köydür. Köyün
          de Nuri Bey isminde bir ağası varmış. O Nuri Bey’e misafir gel-
          mişler. Bu paşa Nuri Bey’e demiş ki:
            —Bize bir paşa teravihi kıldıracak birini bul.
          O da, Nuri Bey de dedemi çok severmiş. O da, Nuri Bey de Piri
          Sami Hazretlerinin müridiymiş.
            Nuri Bey bir gün tekkeye gelmiş, karyolaya kuş tüyü olan bir
          yatak sermişler. Yatağı görmüş dedeme demiş ki:
   270   271   272   273   274   275   276   277   278   279   280