Page 282 - Gülden Bülbüllere Altin Silsile - Abdurrahim Reyhan Erzincani
P. 282

Altın Silsile                                           265

            —Mehmet Efendi evet ben de onu çok seviyorum, ayrılmak is-
          temiyorum  ama  ben  onu  oraya  götürmekten  korkuyorum,  hezar
          duyuyorum, hicap duyuyorum. Çünkü Kürdistan sese çok meyyal-
          dir. Onlar orada bir gazel okuturlar. Gazel okutunca Piri Tagi Haz-
          retlerinin hoşuna  gelmez. Belki  gönlüne  gelir  ki “müridi ile  beni
          imtihana mı geldi”. Onun için onu götürmüyorum, demiş.
          Beşir Efendi seslenmiş:
            —Seni götürürüm ama bir şart ile götürürüm, demiş. O da
            —Nedir efendim? Demiş.
            —Ben şimdi burada şeyhim, orada mürit oluyorum. Orada ben
          hayvanları  tımar  ediyorum,  gübrelerini  döküyorum,  tuvaletleri
          temizliyorum. Sen eğer buna sabredersen götüreyim. O da:
            —Yok, efendim ben ona sabredemem, demiş.
            Yalnız işte onu irşat ettiği zaman bir teveccüh yaptırmış. Tevec-
          cühte  çok  muazzam  bir  aşk,  muhabbet,  cezbe  meydana  gelmiş.
          Teveccühte hiç ağlamayan, bayılmayan, serilmeyen kimse kalma-
          mış. Fakat ikinci bir sefer, gerçi bu tabii Allah’ın emri olacak, de-
          mek zamanı da gelmiş, her şeyin zamanı var, ihvanlar istemişler ki:
             —Piri Sami kurban Beşir Efendiye emret bize bir teveccüh da-
          ha yapsın.
          Hâlbuki bu tarikatta terki edeptir. Piri Sami Hazretlerinin bu hoşu-
          na gitmemiş.
            —Eyvah  bir  daha  Beşir  Efendiye teveccüh  yaptırırsam  bunlar
          hep rabıtayı değişecekler, demiş.
          O zaman mübarek o söyleyenlere karşı celallenmiş.
            —Ben hayattayken Beşir Efendi’ye daha Erzincan’da teveccüh
          yok, demiş. O zaman:
            —Gel Beşir Efendi buraya, hadi git Bayburt’ta, Tercan’da tari-
          katı neşret, demiş.
          O zaman Bayburt Gümüşhane’nin, Tercan Erzincan’ın kazası; ama
          birbirine komşu, sınırlar. O da:
            —Efendim ayırma beni sizden. Ben de ayrılmak istemiyorum.
   277   278   279   280   281   282   283   284   285   286   287