Page 280 - Gülden Bülbüllere Altin Silsile - Abdurrahim Reyhan Erzincani
P. 280

Altın Silsile                                           263

            Şimdi  hakikaten  anneden  babayı  görmemesi,  yetim  kalması,
          dedesinin  yanında  küçüklüğü  aynıdır.  Küçüklüğü  Peygamber
          Efendimizin  hayatı  gibi  oluyor.  Dedesinin  yanında  kalmış  yedi
          sene, dedesi ölmüş. Annesi var, amcası Hasan da çekmiş gitmiş.
            Evet, bu on üç tane çocuk üç aileden olmuş. En evvelki ailesi
          bizim nenemiz, babaannemiz. Bundan üç oğlan, dört kız; yedi tane
          olmuş,  sonra  o  ölmüş.  Ondan  sonra  ikinci  hanımından  üç  oğlan
          olmuş.  Ahmet  (Metin  beyin  babası),  Celalettin,  Taceddin.  Şimdi
          Ahmet Efendi çok âlim kimseydi. Milli Nizam Partisinde, Selamet
          Partisinde  çok  çalışmıştı.  Amcamız  oluyor,  yakın  seksen  altıda
          vefat etti.
            Ondan ikinci Celalettin, O da yakında vefat etti. Şimdi Taced-
          din  duruyor.  Üç  oğlan  da  ondan  olmuş.  Sonra  hicrete  gitmişler.
          Hicrette Kırşehir’in Katlamaç Köyünde kalmış. Hicretten hanımsız
          dönmüş.  Erzincan’a  gelmiş  üçüncü  hanımını  almış. Ondan  da  üç
          oğlan olmuş. Onların ikisi felakette (1939 depreminde) kaldı. Birisi
          hafızdı Muhammed ismi. Birisi de Necmettin ismi, çok babayiğitti.
          Onda öyle bir ses vardı ki ne bileyim artık, çok acayip bir ses. Hem
          yüksek hem de tatlı bir sesi vardı. “Bir Yıldızı” söylediği zaman üç
          yüz  hanelik  köyde  duymayan  kalmıyor.  O  da  kunduracı  mıydı?
          Demirci  miydi?  onlar  felakette  kaldı.  Şimdi  onların  küçüğü  var
          Fahrettin  benden  bir  yaş  büyük,  beraber  de  askerlik  yaptık.  İşte
          mübareğin bu dört kız, dokuz oğlan üç aileden olmuş.
            Evet,  Piri  Sami  Hazretlerine  hizmet  görüyor.  Dedemin  sanatı
          dülgermiş,  yani  ustaymış.  Şimdi  marangoz  diyorlar,  doğramacı
          diyorlar. Tabii o zaman dülgerlik işte palanya ile testere ile burgu
          ile  yapıyorlar.  Fakat  taşçılığı,  duvarcılığı  da  varmış.  Yani  birkaç
          mesleği, sanatı var. Ama çok camiler yaptırmış. Piri Sami Hazret-
          leri onu kalfa ediyor, “bu camiyi yaptır” diyor. Çok camiler yap-
          tırmış. Refahiye’de bir cami yaptırırken köylüler işçiliğini yapıyor.
          İşte taşını götürüyorlar, efendim ağacını veriyorlar, bu da kalfalığı-
          nı yapıyor. Refahiye’nin Melihşerif köyünde Ali Bey isminde bir
          tanesinin evinde kalıyormuş.
            Melihşerif köyü buradan Sakaltutan’a giderken daha dağa vur-
          madan ovanın bittiği yerdedir. Erzincan’a giderken solda kalıyor,
   275   276   277   278   279   280   281   282   283   284   285