Page 317 - Gülden Bülbüllere Altin Silsile - Abdurrahim Reyhan Erzincani
P. 317
Gülden Bülbüllere
tik. Sadece bin tesbihlik bir ders verdiler. Bilahare “Onu da çekme,
kazaya kalsın. Sen işinle meşgul ol.” buyurdular. Hâlbuki etrafı-
mızda pek çok âlimler, tahsilliler, hizmeti geçmişler ve letaif çe-
kenler vardı. Onlar dururken bu kadar büyük bir vazifenin şahsı-
mıza tevcih edilmesi bir nimet midir, yoksa bir mihnet midir karar
veremiyor, başaramamak korkusu ile Paşam Hazretleri’ne iltica
ediyor, yalvarıyordum.
Bu hisler içinde bocalayıp, yakardığım bir sırada Paşa Hazretle-
ri’nin odasında baş başa yalnız bulunuyorduk. Teveccüh tarifesini
kendilerine sunmuştum. Kitabı elimden aldı. Sağ tarafındaki yastı-
ğın üzerine koydu. Ben önünde çöktüm. Beni affetmesi için deru-
numdan yalvarmaya devam ediyordum. O mübarek gözlerini göz-
lerime dikerek:
—Benim Efendim, neden bu kadar korkuyor, çekiniyorsun?
Ben de senin gibiyim. Ben de aldığım bir emri ifa ediyorum. Bu
vazifenin sana tevcihi Hazreti Pîr (Muhammed Beşir Efendi Haz-
retleri)’in emridir. Bu hizmeti, bu nimeti veren sana onun kolaylı-
ğını da verecektir şüphesiz!
Dedikten sonra beni ikna ve tatmin etmek için şu izahatı lütfetti:
—Efendim, halife üç yönden gelir. Birincide insanın zahir ilmi
olur. Tarikatın rüknünü, adabını öğrenir, anlar. Ona zahirden emir
verirler, “sen halifesin” derler. İkinci şekilde insan sofu meşrep
olur. Zikir ve ameli ile temayüz eder, çok emeği geçer, bir âlim
olur. İlmi ile amel eder. Böylece geçen emeği ve ibadeti karşılığın-
da ve tarikatın rükün ve adabını da anlamış olması kaydı ile yine
zahiren hilafet emri verilir. Üçüncüsü ise kişi âşık meşrep olur.
Bunun ne ilmine bakarlar ne de ameline. Bunların vazife emri ise
maneviyattan, bizzat Resulullah Efendimiz’den gelir.
Bunları duyunca bizi öyle bir cezbe almış ki kendimize hâkim
olmamız imkânsız. Yaptığımız vücut hareketleri ve çırpınmalarla
çıkardığımız ses ve odada husule getirdiğimiz sarsıntı dışarıda
bulunan Hacı Validemizi hayret ve dehşete düşürmüş. Bu hâl ne
kadar sürmüş, daha neler olmuş, gerisini hatırlamıyorum.
Bir gün öğle vakti Paşa Hazretleri’ni ziyaret için haneyi saa-
detlerine gittim. Giderken içimde huşu ile karışık bir korku, bir

