Page 124 - Gülden Bülbüllere Tasarruf - Abdurrahim Reyhan Erzincanî
P. 124

112                                         Gülden Bülbüllere

          Sadece onun sözlerine boyun eğdiğini algılıyordu: O söylüyor, ken-
          disi de onun söylediklerini tekrarlıyordu. Ama neydi bu sözler? Bil-
          miyor ve hatırlamıyordu. Sadece içten gelen bir teslimiyetle boyun
          eğiyordu. İçi sıcacıktı. Belki terlemişti ve titriyordu. “Kabul ediyo-
          rum” dediğini hatırlıyordu bir. Bunu der demez, bu kez onun sesini
          işitmeye  başladı,  söylenenler  artık  algılarının  sınırları  içindeydi:
          “Allah’ım da seni kabul etsin” diyordu, “Pîr-i Piran da seni kabul
          etsin!” Güven ve dinginlik verici, mırıltı gibi ama yüksek tonda ke-
          limelerdi bunlar, açık ve anlaşılabilir. Dizler üzerinde zarif aralık-
          larla sıralanmış parmaklara bakıyordu. Sıkıca sarıldı bu ellere, do-
          yumsuz bir istekle öpmek ve ağlamak istedi ve bu kez isteğine mü-
          saade olundu. Şimdi, birlikte geldiği arkadaşlardan biri daha orada
          diz  çökmüş,  oturuyordu.  Fakat  galiba  kendisinin  işi  bitmişti,  eve
          dönmek, yıkanmak, düş görmek için sabırsızlanıyordu. Bir yandan
          da ben neler yaptım, ne yapıyorum diye düşünmekten kendisini ala-
          mıyordu.
            Bir an süren şaşkınca bir durgunluktan sonra, aralarında birkaçı
          hamle yaparak bu kez kendisinin ellerini öpmeye yeltendiler. Elle-
          rini ustaca çekebilmeyi, korunmayı öğrenememişti daha, öpülmele-
          rine engel olamıyordu. Ötekilerse: “En yenimiz bizim en büyüğü-
          müzdür” diyorlar, bu sözlere verebilecek karşılıkları bulamıyor, şaş-
          kın  şaşkın  “estağfurullah”  demeye  çalışıyor,  acayip  bir  sesle,  bir
          anafora kapılmış gibi orada dönenip duruyordu…”
                                      ***
            1990 yıllarıydı. Sevdiğim bir arkadaşım olan ve dersli olmayan
          Matematik Hocası Necmettin Başaran’a Efendim’den bahsedip ders
          almasını  tavsiye  ettim.  Memnuniyetle  geldi,  ders aldı.  15-20 gün
          sonra Dikmen’deki evi soyuldu, para ve kıymetli eşyaları çalındı.
          Hırsızların yakalanması için çok uğraştı, görüşmediği siyasî ve em-
          niyet bürokratı kalmadı. Sonuç boştu! Buluştuk, bana durumu anlattı
          ve:
              ˗  Efendim’e arz etsek bize hırsızları buldurur mu?
          diye sordu. Ben de:
              ˗  Böyle bir duruma daha önce rastlamadım. Eğer istiyorsan
                 arz edelim.
   119   120   121   122   123   124   125   126   127   128   129