Page 146 - Gülden Bülbüllere Tasarruf - Abdurrahim Reyhan Erzincanî
P. 146
134 Gülden Bülbüllere
O gece yattım sabaha kadar rüya gördüm: Arabalar memleketten
Ankara’ya kadar konvoy olmuşlar, ilerleyemiyorlar. Sürekli trafik
kontrolü var. Polisler devamlı olarak beni yolda durduruyorlar ve ha
bire kimlik sorup “Nereden geliyorsun, nerelisin, nereye gidiyor-
sun?” gibi sorular soruyorlar. Sabaha kadar canım çıktı.
Sabah uyandım, “Acaba Efendim’in rızası olmaz mı?” diye içime
bir ateş düştü. Ama içimden de Efendim’i görmek istiyorum. Bu dü-
şüncelerle otobüse binip Ankara’ya gittim. O gün de hafta sonuydu.
O zamanlarda haberleşmek istediğimiz kişilerle jetonlu ankesörlü
telefonlardan sabit telefonları aramak suretiyle konuşabiliyorduk.
Bu yüzden ankesörlü telefonla ihvanlardan birisini arayıp “Efendim
nerede?” diye sordum. “Şu anda Boral’da” dediler. Yalnız olarak
Boral’a gittim. Memleketten kaçak gelmiştim. Olumsuz olarak yo-
rulabilecek bir rüya da gördüğüm için tuttum, güya hiç görünmeden
kalabalığın arkalarına sindim. Normalde gider Efendim’in önüne
veya yakınına otururdum. Neyse, saklana saklana arkalarda bir yere
oturdum.
Sohbet bitti, hatme okundu. Sular dağıtıldı, Efendim ayağa kalktı
gidecek. Herkes ayağa kalktı. Ben de kalabalığın arkalarında bir yer-
deyim. Önümdeki kalabalıktan Efendim’in beni zahiren görmesi
mümkün değil. Bir baktım kalabalık yarılmaya başladı, ben çıkış ka-
pısının ters tarafında arka köşedeyim. Efendim oraya, önüme kadar
geldi, Korkudan duvara yapıştım. Efendim:
˗ Beyim, senin okulun açık mı?
diye sordu.
˗ Kapalı Efendim.
dedim. Efendim tekrar:
˗ Yani okullar kapalı, ama Ankara’ya geldin?
dedi. O anda başımdan kaynar sular döküldü. Neredeyse düşüp ba-
yılacaktım. Başım öne eğik, cevap da veremiyorum. Sonra yavaşça:
˗ Evet Efendim.
dedim. Şöyle durdu ve:
˗ Annen, baban nasıl?