Page 144 - Gülden Bülbüllere Tasarruf - Abdurrahim Reyhan Erzincanî
P. 144

132                                         Gülden Bülbüllere

            Biz  çalışmaya  devam  ettik.  Az  sonra  Efendim  Hazretleri
          Tekke’den çıktı, yanımıza geldi, selam verdi ve benim çalıştığım
          yerde durdu. O anda çapaladığım fideyi gösterip:
              ˗  Bu nedir?
          dedi. Efendim zahiren de çiftçi, ziraatçi. O fidenin ne fidesi oldu-
          ğunu hiç bilmez mi? Ben şimdi kabak desem ukalalık olacak, ses-
          lenmesem de uygun olmayacak. O anda şaşkınlıkla:
              ˗  Avni Efendim dedi ki kabakmış!
          dedim. Tebessüm etti, hafifçe kafa salladı ve gitti. O anda Efendim’e
          kabak diye cevap vererek ortaya atlamak istemedim. Çünkü daha
          önce sohbetlerde “Evliyaullah bir soru sorduğunda ona sanki o bil-
          miyormuş gibi değil de onun bildiğini hissettirerek, durumu arz eder
          mahiyette ve mahviyetle cevap vermek gerektiğini” işitmiştik.
                                      ***
            Bir keresinde Doğu illerinden -Bitlis veya Muş olabilir- gelen ve
          birkaç gündür Tekke’de kalan bir kişiyle karşılaştık. Tavırlarından
          Tekke’ye aşina olan birisi olmadığı ve şaşkın bir hâli olduğu anlaşı-
          lıyordu. Biz özellikle hiç tanımadığımız ihvanlarla tanışmak, hasbi-
          hal etmek, dertleşmek ve muhabbet etmek istiyorduk. Böylelikle ne
          cevherlerle karşılaşmışızdır. Tanışma ve çay çorba içme süreçlerin-
          den  sonra  yeni tanıştığımız  bu  Ağabeyimiz  bize  Tekke’de kalma
          hikâyesini anlattı. Kendisinin psikiyatrik bir rahatsızlığı varmış. Çok
          uzun yıllar tedavi görmüş, tüm ailesi dağılmış. Kendi canına kıyacak
          hâle gelince yakınları “O bölgede bir şeyh efendi var. Elindeki bas-
          ton ile dua edince Allah’ın izniyle hastalar şifa buluyor.” deyip onu
          sözünü ettikleri Mübareğe götürmüşler. Artık bu Mübarek nasıl dua
          etti, neler okudu ve hangi aralıklarla bu işlemleri uyguladı, bilmiyo-
          ruz. Ancak Ağabeyimiz “Belli bir süre sonra üzerindeki tüm yükün
          anasından doğduğu gün gibi kalktığını, iyileştiğini ve normal haya-
          tına döndüğünü” söyledi. Bu Ağabey, tabii iyileşmesine vesile olan
          Mübareğin peşini bırakmamış ve bir gün ona:
              ˗  Efendim, bana şifaya vesile oldunuz. Sizden ders almak is-
                 tiyorum.
          demiş. Mübarek de:
   139   140   141   142   143   144   145   146   147   148   149