Page 150 - Gülden Bülbüllere Tasarruf - Abdurrahim Reyhan Erzincanî
P. 150

138                                         Gülden Bülbüllere

          dedik ve U dönüşü yapıp geldiğimiz yöne, yani Kızılay tarafına yö-
          neldik. Bir baktık ki yolun karşı tarafındaki konvoy yeşil ışıktan geç-
          miş, hızla İncek’e gidiyor! Efendim’e:
              ˗  Efendim, İncek’e gidiyorlar.
          dedik ve konvoydakilere “Haydi, güle güle!” diye camdan el salla-
          dık. Efendim hiç seslenmiyor. Efendim’i kaçırdık, ama bir planımız
          da yoktu. Nereye götüreceğimizi, ne yapacağımızı bilmiyoruz. Fa-
          kat sonradan anladık ki biz onu değil, o bizi kaçırmış.
              ˗  Zafer Ağabey, sen sür. Bizi Çankaya’ya çıkar.
          dedik. Kuğulu Park’ı geçip Cinnah Caddesi’nden Atakule’nin ya-
          nına çıktık. Araba yavaş hızla devam ediyor, yollarda geziyoruz.
              ˗  Efendim bu kule dönüyor. Burada yemek yerken Ankara’yı
                 seyrediyorlar.
          dedik. Efendim ön camdan yukarı doğru baktı ve:
              ˗  Hani dönmüyor ki!
          dedi. Biz de:
              ˗  Efendim, şimdi durdurdular herhâlde!
          dedik. Ondan sonra caddelerde yine yavaş hızla gezerken Erbakan
          Hoca’nın evinin oradan geçtik. Biz:
              ˗  Efendim, şurası Erbakan Hoca’nın evi.
          deyince, döndü baktı:
              ˗  Ha! Öyle mi?
          dedi.

            Sene 1991. O tarihte Erbakan Hoca’nın Meclis’teki milletvekili
          sayısı 60 civarındaydı. Milletvekili sayısı çok fazla olmadığı için
          parladığı bir dönem de değildi.
              ˗  Efendim, size bir şey sorabilir miyim?
          dedim. Baktı, hafif kafayı salladı.
              ˗  Efendim İslamî bir devlet için Erbakan Hoca’yı yeterli gö-
                 rüyor musunuz?
          diye sordum. Mübarek:
   145   146   147   148   149   150   151   152   153   154   155