Page 182 - Gülden Bülbüllere Tasarruf - Abdurrahim Reyhan Erzincanî
P. 182
170 Gülden Bülbüllere
Hafız Hasan Efendi
Başkaları gibi cemaat içerisinde tek başıma Efendim Hazret-
leri’nin yanına sokulup da ona hiçbir şey sormazdım. Kaynarca’da
1988 yılında acizane oturduğumuz bir evimiz vardı, biraz dardı.
Anadolu yakasında o zaman dergâh yoktu. Efendim geldiği zaman
ev geniş olsun diye kiraya çıktım.
O günlerde Tepecik’e ziyarete gitmiştik. Mübarek bizim hanıma
“Biz Hafız Efendi ile tanıştık da bir defa olsun ‘Ne ediyorsunuz, ne-
yiniz var, neyiniz yok?’ diye sormadık.” buyurmuş. Hanım hâlini
anlatınca “Kaç senedir İstanbul’dasınız da bir ev alamadınız mı?”
demiş. Hanım da “Efendim, siz teşrif edeceksiniz diye büyük eve
kiraya çıktık.” demiş. Mübarek, sonra çocukları sormuş. Hanım “Er-
kek çocuğumuz yok, hep kız çocuklarımız var. Bir de yanımda tey-
zemin kızı var.” demiş. Efendim de “Demek Hafız Efendi’nin beş
tane kızı var! Allah hayırlı etsin. Sakın ola ki ‘Oğlum olmadı, kızım
var’ diye düşünmeyin. Peygamberlerden de kızı olup oğlu olmayan-
lar vardı, oğlu olup kızı olmayanlar vardı.” diye nasihatte bulunmuş.
Kiraya çıktıktan bir hafta sonra Mübarek de Kaynarca’yı teşrif
etti. Merdivenler henüz inşaat hâlindeydi. Binaya girip daireye çı-
karken “Ne güzel ev! Hafız Efendi, kiraya mı çıktın?” buyurdular.
Akşam ve yatsı namazlarını beraber kıldık. Bizi acizane imamete
geçirmişti. Namazda okuduğumuz ayetleri sohbetinde cemaate dile
getirdi, anlattı. Sohbet büyük bir muhabbete vesile oldu. Efendim’in
bizim eve teşrif buyurduğu zaman 1988 yılının dokuzuncu ayıydı.
Efendim’in sohbeti esnasında içerisi kalabalıktı, yani cemaat çoktu.
Sohbet evde olduğu için hâliyle kalabalık daha ziyade belli olu-
yordu.
Ben de o zamanlar yeni dersliydim. Efendim’in mübarek cema-
lini göreyim, seyredeyim diye, içimden çok geliyordu. Fakat kala-
balığın içinde göremiyordum. Bu arada ihvanlara hizmet de ediyor-
duk. Mübarek cemalini seyredeyim derken, baktım Efendim’in su-
reti duvarın üstünü tamamen kapladı. Yanında oturan insanlar çocuk
gibi aşağıda kaldılar. Ne yapacağımı bilemedim, orada oturdum kal-
dım. Kendisini uzaktan görme arzumuzu, sanki cemalini ekrana yan-
sıtır gibi büyüterek yerine getirmişti.