Page 273 - Gülden Bülbüllere Tasarruf - Abdurrahim Reyhan Erzincanî
P. 273

Tasarruf                                                261

          kayıt fiyatları standart olmuştu bile. Çocuğunu kendi mahallen dı-
          şındaki bir okula kaydettirmek istersen talep edilen yardım miktarı
          daha  da  artıyordu.  Çünkü  okul  idaresinin  “Sen bizim  mahallede
          oturmuyorsun!” deme hakkı vardı.
            İstanbul’un Anadolu yakasında ikamet ettiğimiz evimize çok ya-
          kın bir sokakta bize çok yakın bir okul vardı. Fakat evimizin önün-
          deki yolun karşı tarafı diğer mahalleye aitti ve o okulun müdürü ve-
          lilerden pazarlık usulü koparabildiği kadar para almaya çalışıyordu.
          Eşimin ikiz çocuklarımıza yeni doğum yaptığı oldukça sıkıntılı bir
          dönemdeydik ve oğlumuzun eve yakın bir okula gitmesi eşimin ve
          dolayısıyla benim onunla ilgilenmemizi kolaylaştıracaktı.
            Bir akşamüstü iş çıkışı okul müdürü ile konuşmaya gittim. Odası
          çok kalabalıktı, velilerle doluydu. Resmî üniformamın müsbet etkisi
          olur  umuduyla  müdürle  konuştum.  Ama  müdür  “Kontenjanımız
          doldu” diyerek oğlumun kaydını reddetti ve benimle ilgilenmedi. İs-
          tediği para yardımını yapabileceğimi söylememe rağmen kabul et-
          medi ve ben sinirlenerek okuldan çıkıp eve geldim.
            O akşam canı gönülden boynum bükük Hz. Pir’e münacaatta bu-
          lundum ve içimden “Sen himmet edersen müdür bizi kabul eder!”
          diyerek Efendim’den medet istedim. Ertesi sabah rabıtama sığınarak
          tekrar müdür beyin odasına girdiğimde yalnız başına sakince çayını
          içiyordu. Müdür bu sefer beni kibar bir şekilde karşılayıp ne istedi-
          ğimi sordu. Ben talebimi söyleyince derhâl kabul etti. Ben emin ol-
          mak için önceki akşam da geldiğimi söyleyip lafı uzatıyordum. Ama
          müdür o detaylara ilgi göstermiyor, sanki hipnotize olmuş bir şe-
          kilde oğlumla ilgili bilgileri istiyor, verdiğim bilgileri kaydediyor ve
          bazı kağıtları bana imzalatıyordu. Bu arada bir de bana çay ısmar-
          ladı. Dün akşamki müdür gitmişti ve karşımda tamamen başka biri
          vardı. Para yardımı meselesine gelince, müdür “Fark etmez hocam.
          İster ver ister verme!” dedi. Yani bu konunun üzerinde hiç durmadı.
          Ben bir an ne yapacağımı şaşırdım. Ama anladım ki bu Hz. Pir’in
          bize olan merhameti, himmetiydi. Müdür’ün iradesine tasarruf et-
          mişti ve benim lehime olacak olanı olduruyordu. Amenna ve sad-
          dakna, Müdür o sabah yaptıklarını kendi iradesiyle yapmamıştı. Bu
          olay vesilesiyle “mürşidi olanın müşkülü olmaz” sohbetinin bir te-
          cellisine daha şahit olmuştum.
   268   269   270   271   272   273   274   275   276   277   278