Page 277 - Gülden Bülbüllere Tasarruf - Abdurrahim Reyhan Erzincanî
P. 277

Tasarruf                                                265

                             Mehmet Fatih Gümüş
            Yıl 1996. Henüz 16 yaşındaydım. Duydum ki Çankırı’dan ihvan
          ağabeyler İstanbul’a Abdurrahim Efendim Hazretleri’ni ziyaret et-
          meye gideceklermiş. “Ne olur beni de götürün!” diye onlara yalvar-
          dım yakardım. Onlar da beni kırmayıp:
              ˗  Tamam, sen de gel. Seni de götürelim.
          dediler. Allah’ım! Sevinçten ayaklarım yere değmiyordu, göklerde
          uçuyordum.  Çünkü büyüklerimden duymuştum ki Evliyaullah’a ne
          niyetle gidersen o seni niyetine göre karşılarmış. Ben de içimden de-
          dim ki “Peygamber Efendimiz’in varisi İstanbul’a gelmiş. Biz de
          onu görmeye gidiyoruz.” İşte aynen böyle inandım. Ama bir de ar-
          zum vardı, Efendim’in elini öpmek istiyordum. Fakat “Abdurrahim
          Efendim  Hazretleri  rahatsız”  dediler.  Kimseye  elini  öptürmüyor-
          muş. Ben de kendimce bir plan yaptım. Vakıfta bir Ali Dayı vardı.
          Ona:
              ˗  Ali Dayı! Ben yarın Abdurrahim Efendim Hazretleri’ni zi-
                 yarete gidiyorum. Senin yerine de onun elini öpeyim mi?
          dedim. Üzerime emanet olunca vermek zorunda kalacaktım. Kimse
          aramıza giremeyecekti ve böylelikle Abdurrahim Efendim Hazret-
          leri’nin elini öpmüş olacaktım. Ali Dayı beni şaka yapıyor zannet-
          miş ve:
              ˗  Ahhh, öp tabii!
          dedi. Allah’ım! Bu iş de tamamdı. Ertesi gün Kartal marka bir ara-
          baya tıkış tıkış binip Resulullah’ın varisinin yoluna koyulduk. Yolda
          değişik maceralar yaşayarak ve muhabbetle İstanbul Tepecik’e var-
          dık.
            Dergâha  geldiğimizde  Abdurrahim  Efendim  Hazretleri  salonu
          teşrif etmişlerdi. Yukarı çıktım. Herkes oturuyordu ve Efendim be-
          raber gittiğimiz ağabeylerimizi de kanepeye oturtmuştu. Onlar ben
          yukarı çıkmadan önce Efendim’in elini öpmüşler, fakat benim bun-
          dan haberim yoktu. Belli bir süre sonra mahçup bir şekilde Efen-
          dim’e:
              ˗  Efendim, Çankırı’da bir Ali Dayı var. Sizin elinizi öpmemi
                 istedi. Sizi öpebilir miyim?
   272   273   274   275   276   277   278   279   280   281   282