Page 40 - Gülden Bülbüllere Tasarruf - Abdurrahim Reyhan Erzincanî
P. 40

28                                          Gülden Bülbüllere

                        Hazret-i Pîrim delilimdir, halilimdir benim
                        Dil sarayı ravza-i beyt-i celilimdir benim
                        Ana teslim ettiğim nefs-i zelilimdir benim
                        İnkıyad ettim bıçağa, uymuşam İsmail’e
                                      ***
            Onun için bu tarikatların hepsi mahviyete düşüremezler. Allah
          korusun, ne olur düşemezlerse? Keramete ulaşırlar, keramet onları
          perdeler. Onlar zannederler ki kemalata ulaştılar. Hâlbuki insanlıkta
          kemalat mahviyettedir, keramette değil. Keramet bir gün varlık olu-
          yor.
                                      ***

            Fakat mürid ile meşayihin muamelesine gelince, mesela, müridi
          hâlinden haberdar etmiyorlar. Meşayihin zahirdeki velayeti alınmış-
          tır, ama (sadece) zahirde alınmış! Zahiren, yani hareketle yapacağı
          velayet kuvveti alınmıştır. Ama maneviyatı, onun ruhaniyeti yetki-
          lidir. Müridine gereken hizmeti görür, ona gereken muameleyi ya-
          par, onu her tehlikeden de kurtarır, nimetine de ulaştırır.

            Tabii zamanında tasavvuf kitaplarında Abdülkadir Geylanî gibi
          büyük velilerin tasarrufları yazılmış. Bunlar hareketle zahirde insan-
          lara bir şeyler göstermişler. İnsanlar şimdi istiyorlar ki bunlar da ol-
          sun! Bunlar olmaz, bu zamana göre bunlar kapanmış. Bugün fitne
          zamanı, şer zamanı, fesat zamanıdır. Bunlar mümkün değil! Bunları
          göstermek emirle olur, emirsiz olmaz.
            Şeyh Efendimiz (Dede Paşa Hazretleri) öyle buyurdu: Bütün Ev-
          liyaullah’ın salahiyeti alınmış, Resulullah Efendimiz’e teslim edil-
          miş. Resulullah Efendimiz’den bir emir olmazsa onlar kendiliklerin-
          den bir şey isteyemezler. Ama yalnız Evliyaullah müridine yetkili-
          dir.
            Evliyaullah’ta iki nur var: Rabıta nuru bir de velayet nuru. Rabıta
          nuru zahir, aşikâr. Rabıta nuruyla zahirî olarak göstereceği herhangi
          bir kuvvetini, tasarrufunu veya müride yapılacak şeyleri zaman icabı
          şimdi kapatmışlar, kaldırmışlar. Ama velayet nuru mevcuttur. Yani
          yine eskisi gibi, hiç değişen bir şey yok. Ruha muamele yapılıyor.
   35   36   37   38   39   40   41   42   43   44   45