Page 45 - Gülden Bülbüllere Tasarruf - Abdurrahim Reyhan Erzincanî
P. 45

Tasarruf                                                 33

              ˗  Bu kutunun içindeki hediyeyi bilirseniz biz de sizin veli ol-
                 duğunuza inanacağız, biz de tatmin olacağız, mutmain ola-
                 cağız.
            İbrahim Aleyhisselam da böyle:
              ˗  Ya Rabbi! Ben inanıyorum ki sen bu insanları öldürüp diril-
                 teceksin.  Ama  nasıl  dirilirler  bana  bir  alamet  göster,  gö-
                 zümle göreyim.
          demiş. Cenab-ı Hakk o zaman İbrahim Aleyhisselam’a emretmiş,
          dört büyük kuşun başını kesmiş. O kuşların başlarını birbirine uzak
          olan dağların üzerine götürmüş, koymuş. Cenab-ı Hakk’ın emri üze-
          rine  kuşların  gövdelerini  dibekte  dövmüş,  macun  etmiş,  birbirine
          katmış. Ondan sonra demiş ki “Ya İbrahim! Kuşları çağır, koşarak
          sana gelecekler.” Kuşlara isimleri ile seslendiği zaman o macun olan
          etler böyle ayıklanıyor, bir şey kaynar gibi çabalayıp ayıklanıyor,
          canlanıyor. Her kuşun etine ayrı ayrı tüyleri takılıyor, kemikleri bü-
          tünleniyor. İskeletleri tamam oluyor, başları geliyor, takılıyor uçup
          gidiyorlar. Bunu görünce secdeye kapanıyor.
            İşte padişah da diyor ki:

              ˗  Sizi bize büyük bir veli olarak tanıttılar. Biz de inanmamız,
                 tatmin olmamız için size bir hediye getirdik efendim. Bunun
                 içinde size getirdiğimiz hediyeyi bilir misiniz?
            Mübarek de diyor ki:
              ˗  Padişahım, bizi öyle şeylerle meşgul etmeyin. Biz onu bil-
                 meyi şu dervişe verdik. Bak oğlum, onun içindeki nedir?
            Orada üç günlük bir müridi varmış. O da bir murakabe yapıyor,
          rabıta yapıyor. Gözlerini, üç beş dakika yumuyor ve açıyor:
              ˗  Efendim, âlem-i mülkü keşf-i güzar ettim, dünyayı dolan-
                 dım. Bir kertenkeleyi gördüm ki yavrusunu kaybetmiş yana
                 yana ağlıyor, arıyor. Umarım ki bu kutunun içindeki o yav-
                 rudur!
          diyor.
            Onun için burada “Keramet kemalat değil, kemalat mahviyettir.”
          Tasavvuf en büyük amel (olarak) tevazuyu kabul etmiştir. Cenab-ı
   40   41   42   43   44   45   46   47   48   49   50