Page 101 - Gönlümüz Beraber Ruhumuz Beraber
P. 101
Ruhumuz Beraber 95
dedim. Eliyle başıma dokundu, “başını kaldır” işareti yaptı. Önün-
deki sekiz köşeli büyük sehpayı eliyle yerleştirir gibi yaparken te-
bessüm eden bir ifadeyle:
˗ Tamam beyim, olan oldu bitti artık. Sen artık hizmetine bak.
Olur böyle şeyler.
diyerek beni teselli etti. Ben de Efendimin elini öptüm. Sonra ihvan-
lar salona girmeye başladılar. Bana:
˗ Hadi, bir çay getir.
dedi. Sonradan anladık ki gönlümüzdeki makam, mevki, gurur, ki-
bir, neyse benzeri varlıklar önümüze set oluyormuş, ama bizim ha-
berimiz yokmuş. Üstelik sohbetlerde anlatılan ahlak-ı zemimeler
sanki hep başkalarına aitmiş ve bu sohbetler onlara yapılıyormuş
gibi biz hiç üzerimize almıyormuşuz.
İnsanı en son ve en zor olarak terk eden nefsânî arzu “ma-
kam sevgisi” ve “baş olma sevdası” imiş. Buna riyâset de diyorlar.
Efendim zaten bana daha önce “Çuval ol, ağzı olma.” buyurmuştu.
Mübarek maddi ve manevi olarak tüm ihvanlara bir annenin çocu-
ğunu büyüttüğü gibi emek veriyordu.
Artık korksak da bize biraz rahatlama geldi. Yine de her ha-
reketimizde, yaşantımızda Hazret-i Pîrin sohbetlerinde ikram buyur-
duğu gibi “Tarikatı anlamaya yaşamaya çalışmamız ve tüm varlık-
lara karşı hürmetli davranmamız gerekiyor.” diye diken üzerinde du-
ruyor gibiydim.
İncek’te Beyaz Güvercinli Rüya
Yine bir gün İncek’teyiz. Ertesi gün teveccüh olacaktı. Ge-
len giden çoktu, yani büyük bir kalabalık vardı. Her vilayetten, yurt
dışından ihvanlar geliyordu. Sohbet ve hatme diğer günlere nispeten
erken saatte bitti. Tekkede yatacak yer bulmak mümkün değildi. Za-
ten bulsak da yeni ders alıp ertesi sabah teveccühe katılacakların
uyumaları gerekiyordu ve yer yataklarını onlara veriyorduk.
Tekke’nin her metrekaresinde bir insan vardı. Kimisi öbek
öbek oturmuş sohbet ediyor, kimisi bir kenara çekilmiş ders çekiyor,
kimisi namaz kılıyor, kimisi elinde çay sigara efkâr dağıtıyordu. En