Page 96 - Gönlümüz Beraber Ruhumuz Beraber
P. 96
90 Gönlümüz Beraber
Bu arada Efendim’e bir soru soracağım, uygun bir an bekli-
yorum. Zaten o yüzden “içeri kimse girmesin” demiştim. Biz o za-
manlar Ankara’da Bahçeli hatme grubuna gidiyorduk. Rahmetli
Fehmi Kuyumcu Ağabey sohbetlerinin birinde:
˗ Yeter ki pîrlerimiz “kabul ettim” desin, gerisinden korkma.
Biz acaba mürid miyiz, bunu bilmiyoruz. Ama yeter ki onlar
kabul etsinler. Kabul ettilerse kurtulduk. Kabul etmedilerse
yapacak hiçbir şey yok.
demişti. Ben de “Bu kadar gezdim dolandım, hataya günaha battım.
Hemen de halkaya dâhil olamadım. Acaba bana dersi etrafımın ha-
tırına mı verdi? Acaba beni müridliğe kabul etti mi? Acaba ben mü-
rid miyim, değil miyim?” diye kafaya iyice takmıştım ve Efendim’e
bunları soracaktım. Çaresi kalmamıştı. Değilse de artık her türlü ey-
leme hazırdım. Sonra yavaş bir ses tonuyla:
˗ Efendim, beni kabul ettiniz mi?
diye sordum. Efendim başladı bir şeyler anlatmaya. Ama anlattıkları
benim sorumun cevabı değildi. “Filanca yerden birileri geldi. Sonra
şuraya gittiler…”, bunları anlatıyor. Durdum dinledim. Arada bir
fırsat bulup:
˗ Efendim, beni kabul ettiniz mi?
dedim. Efendim yine başka şeyler anlatmaya başladı. İyi de benim
soruma cevap gelmiyor ki! Sonra dayanamadım ve yine:
˗ Efendim, bağışlayın. Beni müridliğe kabul ettiniz mi?
dedim. Abdest alırken oturması için Efendim’in altına sert sırt yas-
tıklarından iki kat minder koymuş ve abdest suyu dağılmasın diye
yere bez sermiştik. Ben de diz çöktüm, önünde oturuyordum. Şöyle
bana doğru eğildi, gözlerini büyüttü ve:
˗ Kabul edilmesen nereye gideceksin? Başka gidilecek bir yer
varsa al tut kolumdan, beraber gidelim! Sen ne yapacaksın?
Bunları düşünme. Namazını kıl, hatmeni yap, derslerini ih-
mal etme. Bu hizmetlerini yap, gerisine karışma, dedi.