Page 102 - Gönlümüz Beraber Ruhumuz Beraber
P. 102
96 Gönlümüz Beraber
önemlisi de değişik bölgelerden gelen ihvanlar birbirleriyle muhab-
bet edip özlem gideriyorlardı.
Biz de yaz günü sabah namazı erken saatte kılındığı için ya-
talım dedik ve 3. kattaki salona uzandık. Işıkların kısmen söndüğü,
horlama seslerinin göğe yükseldiği bir ortam vardı. Normalde en
ufak bir sesten rahatsız olup uyuyamazken Tekke’de yattıktan beş
dakika sonra hiçbir şey duymadan sızarsın. Çünkü daha önce sini-
rine giden ses ve ışıklar orada sana ninni gibi gelir.
Bulunduğumuz yerde herkes yerde yatıyordu, yatak yorgan
ne arar! Yataklar odalarda misafirlerin veya yeni derslilerin altında
oluyordu. Ceketimizi çıkardık, başımızın altına yastık yapıp yattık.
Yanımda da Ertan vardı, beraber uyuyorduk.
Gece saat kaçtı, bilmiyorum. Rüya görmeye başlamışım:
‘Rüyamda bir derya var, ama çok berrak bir derya. Deryanın orta-
sında kurumuş büyük bir ağaç ve dalları var. Suya yakın olan dalında
da bir tane süt beyaz güvercin tünemiş duruyor. Ben de kendimi der-
yanın içinde ördek gibi yüzen süt beyaz bir güvercin olarak görüyo-
rum. Ağaçtaki güvercine doğru ilerliyorum. Suda süzülerek ağacın
yanına gittim, gittim ve ağaçtaki kuşla iç içe geçtik, birleştik’. O
anda uyandım. Gidip abdest aldım ve teveccüh için hazırlık yaptım.
Teveccüh yapıldı, ihvanlar bölgelerine geri döndüler.
Belli bir zaman sonra Efendim’le yalnız kalma ortamı
oluştu. Bu rüya kafama takılmıştı. Efendim’e bazen rüyalarımızı an-
latıyorduk. Hakikaten rüyadan etkilenmiştim. Müsaade alıp rüyamı
kendilerine anlattım:
˗ Efendim, böyle bir rüya gördüm.
dedim. Mübarek de:
˗ Bu mutlu bir evliliğe işaret.
buyurdu. Sonra durdu ve:
˗ Makama, mevkiye işaret. Çok yükseleceksin.
deyip, sonra da konuyu değiştirdi. Daha sonra hakikaten Efendim’in
buyurduğu tabirle “evlenemeyen ve ne yapacağını bilemeyen” biri-
sinin kendilerinin emir buyurduğu bir hanımefendiyle bir izdivacı