Page 149 - Gönlümüz Beraber Ruhumuz Beraber
P. 149

Ruhumuz Beraber                                         143

          deyince bizi bir sevinç kapladı ve İstanbul’a bu şekilde gittik. Cu-
          martesi sabahı Tepeciğe vardık. Ancak kendimizi yasağa karşı her-
          hangi bir şekilde ekstra garantide de görmediğimiz için Tekke’ye
          korka korka girdik. Efendim’le görüşeceğiz. Önümüzde Efendim’le
          görüşmek isteyen iki üç vardı. Biz de sırada bekliyoruz. Efendim
          bunlara celâlli bir şekilde:
              ˗  Niye geldiniz? Ziyarete mi geldiniz, teveccühe mi geldiniz?
                 Ben size demedim mi gelmeyin diye!
          deyince onlar böyle kala kaldılar. Bu duruma şâhit olunca biz iyice
          korktuk. Ancak korktuğumuz başımıza gelmedi ve Efendim bizimle
          görüştü, ama bir şey demedi. Öptük elini ve geçtik. Ama o ihvanları
          fırçaladığını gördüğümüz için tırsmıştık ve hâlâ korkuyorduk. Bu
          yüzden “Hemen arazi olalım, bir kenara gidelim, kimseye görünme-
          yelim.” dedik. Neticede bunun torpili olmazdı, niye görünecektik!
          Bu düşüncelerle hemen bahçeye gittik. Oraları temizleyelim diye
          elimize bel ve kürek aldık. Akşama kadar oralarda oyalandık. Ak-
          şam hatme oldu. Hatmeden sonra yatacağız, yorgunuz da! Sabah Te-
          veccüh olacak.
                 Şimdi suçlu suçlu bir kenarda duruyoruz. Tekke’nin görev-
          lisi rahmetli Hacı Hasan Ağabey:
              ˗  Müsait misiniz? Teveccüh ekmeği hazırlanacak.
          dedi. Biz de nasıl yorgunuz, yoldan gelmişiz, yatacağız.
              ˗  Teveccüh ekmeği hazırlanacak. Kimse de yok!

          dedi. Ben de:
              ˗  Hasan Ağabey, ama biz ekip olarak geliriz.
          deyince:
              ˗  Yâ, ekip olarak gelin başlayın.
          dedi. “Hadi arkadaşlar, aşağıya iniyoruz.”. Sekiz, on kişi aşağı indik.
          O güne ait fotoğraflarımız da var. Mutfakta kazanda kıymalar kav-
          rulmuş, ekmeklerin arasını yaracağız, arasına eti koyacağız, poşet-
          leyeceğiz ve kasalara koyacağız. Hatırlayabildiğim kadarıyla yakla-
          şık olarak bin beş yüz kişilik teveccüh ekmeği hazırlanacaktı. Saat
          24.00 gibiydi. Tuttuk, mühendislik eseri olmak üzere (!) bir “seri
   144   145   146   147   148   149   150   151   152   153   154