Page 189 - Gönlümüz Beraber Ruhumuz Beraber
P. 189

Ruhumuz Beraber                                         183

          zorunda kaldılar. Adam salonun içerisinde öyle sert yuvarlanıyordu
          ki ayakları birine çarpsa o adamı sakatlayacaktı. Bu arada elini de
          yere vurduğu için kolundaki saat piminden çıkıp fırladı. Servet Ağa-
          bey gazeli kesti. Efendim dâhil herkes bu adamı takip ediyordu. Bu
          hareketler üç beş dakika kadar sürdü.
                 Biz  de  bir  yandan  Efendim’e  bakıyoruz,  ne  oluyor  diye.
          Efendim hafifçe doğrulup:
              ˗  Yeter!
          diye seslenince adam fişi çekilmiş bir oyuncak gibi oraya yığıldı.
          Sonra:

              ˗  Buraya getirin.
          dedi. İki kişi adamın kollarına girdik, sürüyerek Efendim’in huzu-
          runa getirdik. Bu arada adam korkmuş, nasıl ağlıyor! Efendim:
              ˗  Buna bir çay getirin.
          dedi. Hemen bir çay getirdik.
              ˗  Bak beyim, gözünü aç, etrafa bak, tamam bitti.

          dedi. Bu arada adam çayı aldı, bardağı yüzü Efendim’in yüzüne yö-
          nelik bir vaziyette başına dikti ve çayını içmeye başladı. O anda an-
          ladım ki bu adam ihvan değil. Adam biraz sakinleştikten sonra:
              ˗  Bana ne oldu, anladım. Valla bilerek yapmadım.
          diyerek konuşmaya başladı. Efendim:
              ˗  Tamam, senin bir suçun yok.
          dedi. Sonra adam:
              ˗  Ben de sizden ders almak istiyorum.
          dedi. Efendim de:
              ˗  Şimdi sakin ol, içeri geç, ihvanlarla tanış. Muhabbet edin,
                 yemek yiyin. Akşam sohbetimiz olur, ders tarifi veririz o za-
                 man alırsın.

          dedi. Sonra Ağabeyimizi içeri aldık, baktık ki dün akşam tanıştığı-
          mız İstanbul’dan gelen taksiciymiş. Cezbeden korkma diyen teyze-
          oğlunun da gözleri fal taşı gibi açılmış. Taksici akrabasına “Ne cez-
   184   185   186   187   188   189   190   191   192   193   194