Page 184 - Gönlümüz Beraber Ruhumuz Beraber
P. 184
178 Gönlümüz Beraber
˗ Hayır, gitmem.
diyor. Efendim:
˗ Götürün bunu, durağa bırakın gelin.
dedi. İhvanlar adamı karga tulumba, yaka paça durağa götürdüler.
Adamın Efendim’in yanından bu şekilde götürülüşünü görünce ben
bir tuhaf oldum, canım sıkıldı ve üzüldüm. “Bizim de bu kadar gü-
nahımız var, hatamız var, noksanımız var. Bir gün Efendim bizim
için ‘atın bunu’ dese ve bizi de yaka paça Tekke’den atsalar hâlimiz
nice olur?” diye düşündüm.
Ondan sonra Mübarek hane-i saadete geri gitti. Bu Kayserili
meczub Ağabeyimizin hâli içime çok batmıştı. Efendim Hazretleri
akşam namazı için teşrif etti. Akşam namazı bekleniyor. Ben bunu
kafama taktım ve Efendim’in yanına yavaşça yaklaştım. Bu arada
cemaat salona toplanıyor. Kolay bir şey mi ya dergâhtan kovulmak!
Hâşâ adamın imanıyla oynarlar. Ama ağabeyler onu dergâhtan yaka
paça atmışlardı.
˗ Efendim!
dedim. Kafayı eğip:
˗ Evet.
dedi.
˗ Estağfurullah Efendim, o Ağabeyimizi affeder misiniz?
dedim. Efendim’de:
˗ Onun bir suçu yok ki!
dedi. Bunu işitince anladım ki “Eyvah, biz gafletteymişiz”.
˗ Efendim, o zaman bizi affedin.
dedim. Şöyle bir baktı, tebessüm etti ve:
˗ Tamam, tamam.
dedi. Benim bu olaydan anladığım “mürşidin yanında adamın böyle
yaka paça atılmaması gerektiği” idi. Mübarek böyle bir şey emretti-
ğinde “Vardır bir hikmeti!” diye gönülden dua ederek, o emri ki-
barca, usulünce ve edepli olarak yerine getirmek lazımdı. Yaka paça
atılan bu adam için eğer “Onun bir suçu yok” deniliyorsa, demek ki