Page 187 - Gönlümüz Beraber Ruhumuz Beraber
P. 187
Ruhumuz Beraber 181
yorlardı: “Bitkisel çayların kullanımına dikkat edelim. Bitkisel çay-
ların bazıları kaynatılır. Bazıları ise demlenir. Kök olanlar kaynatı-
lır, yaprak olanlar demlenir. Mesela adaçayını kaynatamazsınız.
Eğer kaynatırsanız zehre dönüşür, toksin etkisi olur. Kesinlikle kay-
natmayın!”. Radyoda bunu duyunca başımdan aşağı kaynar sular
döküldü. “Eyvah! Taammüden olmasa da Efendim’i zehirlemeye
kalkmışız. Adaçayını verdiğimde Efendim “İhvanın elinden zehir
olsa içerim.” demişti ve içmişti.
Salih Baba da “Afv eyle hizmette noksanımız var” buyurmuş.
Biz de gerek maddi gerek manevi her hâlimizle Hazret-i Pîre çektir-
mişiz. Bizim gibi “tip insanlarla” uğraşması da onun büyüklüğünü
gösteriyor. Ne yapalım malzeme bu, gidecek başka kapımız da yok.
Eşiğine başımızı koyduk Efendim.
İstanbul’dan Gelen Taksicinin Cezbesi
İncek’te bir pazar günü teveccüh yapılacaktı. Hafta sonu
yurdun her yerinden gelmeye başladılar. Biz de İncek’te gelenlerle
muhabbet ediyoruz, çok muhabbetli sohbetler oluyor. Efendim soh-
betler ediyor, ihvanlar akın akın geliyorlar, yemekler yeniyor, çaylar
içiliyor, hizmet edenler ortalıkta koşuşturuyorlar. Böyle bir ortamda
bulunmaktaydık.
Cuma günü akşam hatmeden sonra çay ocağında oturduk,
dışarıdan gelen ihvanlarla muhabbet ediyoruz. Gelenlere “Nereden
geldin?”, “Bu kapıyı nasıl tanıdın?” gibi sorular soruyoruz. Herkesin
bir hikâyesi var tabii! Hasbihal ediyoruz. Bir arkadaşın yanına otur-
duk, merhabalaştık ve ona:
˗ Nereden geldin?
diye sorduk. Anlatmaya başladı:
˗ İstanbul’dan teyzemin oğluyla geldim. Kendisi buradan
dersli. Ben de İstanbul’da taksiciyim. Bir yerde karşılaştık,
telâşeliydi. “Hayırdır?” dedim, önce “Bir şey yok” dedi.
Sonra sıkıştırınca “Ankara’da Efendimiz var, onu ziyarete
gideceğim” dedi. “Beni de götür” dedim. Önce biraz isteksiz
davrandı, sonra “Hadi, gel gidelim” dedi, geldik.