Page 65 - Gönlümüz Beraber Ruhumuz Beraber
P. 65

Ruhumuz Beraber                                          59

          Onunla Erzincan’a ilk geldiğimiz yıl tanışmıştık, babamları Lori’ye
          götürmüştü. Gülhan Ağabey Erzincan’a geldiğimiz gün bizi bulup
          “Sizi  misafir  edeceğim”  demişti.  Ekrem’den  sonraki  gün  Gülhan
          Ağabey bizi evine yemeğe aldı. Adnan Ağabey’in kız kardeşi ile be-
          raber yemek yedik, sohbet ettik.

          Efendim’in Celalli Hatmesi
                 Bu ziyaretimizde bir gün akşam üzeri Tekke’deyiz. Eski ih-
          vanlar da var. Tekke çok kalabalık değildi.  Fakat Efendim Hazret-
          leri çok celalliydi.  Ama öyle böyle değil, onu hiç bu kadar celalli
          görmemiştim. Sebebini de bilmiyorduk. Efendim hiç sohbet etmi-
          yordu. Bir ara yaşlı ihvanların yaşlarını sordu. Oradakiler korkarak
          cevap  verdiler.  Efendim  o  kadar  celalliydi  ki  yaz  günü  Ağustos
          ayında hava bozdu. Şimşekler çakıyor, rüzgâr ve fırtına dışarıda her
          şeyi  savuruyordu.  Pencereler  açıktı  ve  çat  çut  diye  vuruyorlardı.
          Hatta birisi pencereyi kapatmaya kalktı. Efendim:
              ˗  Bırak.
          dedi. İhvanların gözleri fal taşı gibi açıldı, boyunlar yerde, herkes
          tedirgin.  Görünürde  bir  şey  yok,  ama  ortalık  böyle  yıkılıyor.  Ne
          vardı bilmiyoruz. Herkes böyle tir tir titriyor. Nasıl bir celal sıfatı
          çöktü,  anlatamam.  Hiç  sohbet  olmadan  namaza  kalkıldı  ve  sonra
          hatme yapıldı. Hatme biter bitmez ayakkabısını alan kaçtı. Çıkışta
          normalde ihvan muhabbet eder, sigara içer. O gün kalan hiç olmadı.
          İhvanlar  Tekke’den  kaçarak  gittiler.  Hanımlar  tarafından  annem
          geldi. Annemin de suratı beş karış. Niye belli değil. Arabaya bindik
          eve gidiyoruz, aramızda hiç konuşmuyoruz. Derviş Ağabey’in evine
          yatmaya gittik. Eve vardık hepimizin suratı yerdeymiş.  Derviş Ağa-
          bey bana:
              ˗  Hayırdır yâ, bir şey mi oldu?
          diye sordu. Sessizlik hâkim. Çünkü diyecek bir şeyimiz yok. Derviş
          Ağabey yine:
              ˗  Yâ, siz Efendi’yi bu kadar severek gidiyorsunuz. Size bir laf
                 mı söyledi?
          diye sordu. Ben:
   60   61   62   63   64   65   66   67   68   69   70