Page 95 - Gülden Bülbüllere 5 - Abdurrahim Reyhan Erzincani
P. 95

90                                          Gülden Bülbüllere

            Öyledir, Cenâb-ı Hakk mükevvenatta ne halk etmişse insanların
          kalbinde hepsinin bir hakikati vardır. Ama kalbin açılması lazım-
          dır.  Kalp  açılacak  ki  onlar  vücut  bulsun,  onlar  görülsün.  Kalbin
          seyri budur.
            İbrahim Hakkı Hazretleri, Marifetname’sini nasıl kaleme almış?
          O zaman aleti, sanatı, vasıtası yok. Nasıl kürre-i arzı ölçmüş, biç-
          miş,  tartmış?  Nasıl  denizleri,  yıldızları  bunları  neyle  bilmiş?  İşte
          onda kalp âlemi açılmış, onları hep kendi derununda seyretmiş ve
          kaleme almış.
            Evet, veliler için öyledir, bir kısım veli var ki dünya onların gö-
          zünde bir harman gibi görünür. Harman demek, elli metre çapında
          olan yuvarlak bir alandır. Dünya onlara bir harman gibi görünür-
          müş.

            Bir kısım veliler var ki dünya onlara bir tepsi gibi görünürmüş.
          Böyle börek baklava tepsileri var ya onun gibi görünürmüş.
          Bir kısım veliler de elinin ayası neyse nasılsa öyle görürmüş. Her
          vaktin kutbu, gavsı tırnağın üzerinde dünyayı seyredermiş.
            Zaten burada, “Senurihim âyâtinâ fîl âfâkı ve fî enfüsihim hattâ
                                      10
          yetebeyyene lehüm ennehülhakk ” ayet-i kerimesi kalbin ululuğu,
          büyüklüğü hakkında inzal olmuş, inmiştir.
            Kalbin  tabiri  şu  şekildedir:  Kalp  bir  ağacın  çekirdeği  gibidir.
          Kalp açılırsa, o koskoca ağaç nasıl çekirdeğin içinden kökü, dalı,
          budağı, gövdesi, meyvesi, yaprağı çıkıyorsa, o zaman kalbin maha-
          reti meydana çıkıyor. Ama çekirdek patlamazsa, açılmazsa çürüdü,
          yok oldu gitti. Bu kalp âlemidir.
            Bir de insanlarda ruh âlemi var.  Bir de insanlarda hafi âlemi
          var.  Bir de insanlarda sır, esas sır âlemi var.
            Mademki görünmeyen şeyler vardır. Bir var bilinir, görünmez.
          Bir de var ki bilinmez, görünmez şeyler vardır. Sır âlemini zahir
          ulemâ ne kadar bilseler de insanda olan bu sırrı bilemiyorlar. İn-
          sandaki esrar kaleme satıra sığmaz, satıra alınmaz.

          10  Fussilet, 41/53.
   90   91   92   93   94   95   96   97   98   99   100