Page 194 - Gülden Bülbüllere Altin Silsile - Abdurrahim Reyhan Erzincani
P. 194

Altın Silsile                                           177

            —Mevlânâ Alaaddin, köyü gezmeye mi gidiyorsun? Demiş. O
          da:
            —Evet. Deyince:
            —Sen  eğer  köyü  gezmeye  gidiyorsan  Allah’tan  gafilsin.  Eğer
          Allah’tan gafil değilsen niçin gezmeye gidiyorsun?
          Bir gün de Mevlânâ Alaaddin Mesnevi okuyor. Mesnevi dört kita-
          ba tercümedir.
            —Nedir o elindeki? Diyor.
            —Mesnevi… Diyor.
            —Mevlânâ  Alaaddin  o  Mesnevi’yi  okumakla  bir  şey  anlaya-
          mazsın sen. Diyor.
            Âlim olan bir kişi niye anlayamasın? Mesnevi de Arabî, Farisî
          hepsi karışık var.
          Buna rağmen diyor ki:
            —Sen Mesnevi’den bir şey anlayamazsın. Öyle çalış ki o Mes-
          nevi’deki manalar senin kalbinden doğsun.
          Bir gün de buyurmuş ki:
            —Mevlânâ Alaaddin şüphe yok ki Cenabı Hazreti Allah eşyayı
          ‘ve hüve bi külli şey’in muhît’.
          Mevlânâ âlim. Mevlânâ korkmuş.
            —Yok, yok, demiş şeyhi.
            —Ben  seni  sınadım.  Cenabı  Hazreti  Allah  eşyayı  ‘ve  huve  bi
          külli şey’in alîm’.
            ‘Ve hüve bi külli şey’in muhît’ demek, azameti ile eşyayı halk
          ve ihâta etmiş oluyor. ‘Ve hüve bi külli şey’in alîm’ demek. Eşyayı
          ilmiyle halk etmiş oluyor.
            Cenabı Hak eşyayı ihâta etmiş olduğu zaman, insan eşyayı kul-
          lanamaz.  Ama  insan  kendi  varlığından  kurtulunca  eşya  da  yok
          oluyor. Kendisinin bulunmadığı yerde hiçbir şey olmaz ki zaten.
            “Varlığı olmayan bir insan eşyayı nasıl kullanabilecek?” Bunu
          yine hazmedememiş. Bunu üç defa tekrar etmiş. (GB1)
          …
   189   190   191   192   193   194   195   196   197   198   199