Page 187 - Gülden Bülbüllere Aşk ve Muhabbet - Abdurrahim Reyhan Erzincani
P. 187
Gülden Bülbüllere 182
Bizim tarikatın büyükleri şöhretten, varlıktan kaçınmışlar. Buyurmuş
ki,
—Bizim evlad-ı resulden olduğumuzu nereden bildiniz?
O da diyor ki,
—Ben şimdi bu murakabemde, zikirden sonra beyhutluk âleminde
Risaletpenah Efendimiz’le görüştüm. O bana dedi ki: “Saadeddin
bizim evladımızdır ve iki taneyi de bize ulaştırmıştır, halife
çıkarmıştır.”
Ama bu otuz iki taneyi, şeyh hazretlerinin kulakları ağır işitiyormuş,
iki anlamış.
—Lâ, hayır, diyor. Onu hazret fazla söyleyecekti, niye iki olsun fazla
söyleyecekti.
O zaman müridi ne diyor?
—Efendim, bizim şeyh efendinin kulakları ağır işitir, ben de duydum.
Risaletpenah Efendimiz otuz iki dedi de efendim bunu iki anladı.
—Saddakna, sen doğru söylüyorsun, diyor.
Şimdi, burada Saadeddin Kaşgari Hazretleri’nin otuz iki halifesinin en
üstünü, en ileride olanı ilmiyle, her yönüyle hizmetinde olanın bundan
bir haberi yok. Gönlüne geliyor ki,
—Acaba bizim şeyh efendimizin otuz iki tane yetiştirdiklerinde ben
de var mıyım, diye düşünmüş.
Zaten öyle, bu tarikatta bütün kârı, kemali her talip rabıtasına atfeder.
Görmüş olduğu bir şeyleri, ulaşmış olduğu bir şeyleri, kârı, kemali
hepsini rabıtasına verir. Çünkü bu yol mahviyet yoludur, varlık yolu
değil.
Bizim tarikatımızda ben şöyle yaptım, ben şöyle geldim, ben böyle
yaptım, demek yasaktır. Ya ne denir? Rabıtasına atfedebilir. Çünkü
niçin?
Medhe lâyık pîrimiz var zemme lâyık nefsimiz
Rabıta methedilebilir, büyütülebilir, onun her kemali söylenebilir.
Ama ben şöyleydim, ben böyleydim demek yasaktır, olmaz.