Page 266 - Gülden Bülbüllere Aşk ve Muhabbet - Abdurrahim Reyhan Erzincani
P. 266

Aşk ve Mahviyet                                                     261
          Bakın  efendiler,  inanın  buna.  Cenabı  Hak  hiçbir  asırda  bu  asırdaki
          insanlara,  hiçbir  nesile,  bu  asırdaki  nesile  vermiş  olduğu  rahatlığı
          sefahati  vermemiştir.  Yarım  asır  evvelini  de  biliyorum.  Elli  sene
          evvelki  insanların  geçimi  nerede,  şimdiki  insanların  geçimi  nerede?
          Hiç birbirlerine benzerliği, yakınlığı yok. Çünkü elli sene evvel geçim
          bin bir meşakkatle karşılanıyordu, elde ediliyordu.
          Bu geçim nedir biliyor musunuz? Açlık, çıplaklık.
          Açlığı,  çıplaklığı  gidermek  için  adam  binbir  meşakkatle  geçim  elde
          ediyordu. Şimdi geçim açlık, çıplaklık değil, şimdi geçim zevki sefadır.
          Her  şey  makineleşmiş,  her  şey  otomatikleşmiş,  bu  petroller  çıkmış,
          vasıtalar çıkmış. Efendim makinalar çıkmış, daha insan gücünden her
          şey çıkmış, hep makineye bağlanmış. Onun için işte rahatlık, sefahat
          var. Fakat bunun şükrünü yerine getirmiyoruz.
          O  elli  sene  önceki  nesil  bin  bir  meşakkat  karsısında  bu  geçimi
          sağlarken  yine  şükrediyorlardı,  sabrediyorlardı.  Bak,  bugün  onlarda
          olan şükür, sabır yok.
          İşte bu da bir noksanlık değil mi bize? Büyük noksanlık. İşte bunların
          ikmali için bunlardan da kurtulmamız için geldik buraya.
          Allah’ın  bir  hak  kapısına  geldik.  Allah’ı  istemeye  geldik.  Çünkü
          Evliyâullah sohbetinde der ki,
                 Bâbını çalar taamını yerim
          Bâb,  kapı  demek.  Taam  ise  yemek.  Kapısını  çalar  yemeğini  oradan
          alır, yerim, diyor.
          Bir dilenci bir zenginin kapısına gittiğinde o kapıyı çalması lazım ki o
          kapıdan bir parça ekmek alsın yesin.
          O  kapıdaki  dilenciden  mana,  onun  delili  nedir?  Bak,  Cenabı  Hak
          buyuruyor  ki:  “Fe  emmel  yetime  felâ  tekhar,  ve  emmes  sâile  felâ
          tenhar”  Yetimlere  saillere  ihsanda  bulunun.  Allah  bir  sâile  ihsanda
          bulunun derse, biz de onun sâili olursak bize ihsanda bulunmaz mı?
          Ama onun sâili olduğumuzu bileceğiz.
          İşte  bu  kapı  onun  kapısı.  Onun  sâiliyiz,  onun  dilencisiyiz,  onun
          kapısına geldik, dileniyoruz, bunu bileceğiz.
   261   262   263   264   265   266   267   268   269   270   271