Page 110 - Gülden Bülbüllere Tasarruf - Abdurrahim Reyhan Erzincanî
P. 110
98 Gülden Bülbüllere
Yaşar Sezgin Hoca
(Cumhuriyetin ilanından sonra Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile
medreseler kapanmıştır. Ancak özel izin ile bu bölgedeki (Of, Uzun-
göl) medreseler ve Nurşin Medresesi kapanmamış, günümüze kadar
varlığını devam ettirmiştir. Bu bölgelerde önemli din alimleri yetiş-
mektedir.)
Sene 1974’tü. Efendim Hazretleri Şerah/Uzungöl’ü teşrif ettiler.
Rahmetli Arapça hocamın camisinde kuran kursunda görevliydik.
Ben o zaman Adıyaman’dan dersliydim. Dediler ki “Bir şeyh geldi
Erzincan’dan!” Ben tabii görevliydim, camiye de bakıyordum.
Kursta iki tane odayı geçici olarak medrese yapmıştık. Efendim
Hazretleri camiye geçti ve namazı kıldıktan sonra:
˗ Çıkalım da Kurs’u görelim bakalım, durum nasıldır?
buyurdu. Efendim Hazretleri’ne hoş geldin demek arzusuyla elini
tuttum. Mübareğin elini tutmamla beraber bir şeyin böyle elimden
ve kolumdan yukarıya doğru gittiğini hissettim. O elimi sıkınca sağ
elimden böyle bir akım kalbime geldi. Elektrik sistemi gibi bir akım
kalbime vurunca “Yandım!” diye bağırarak elimi Efendim’in elin-
den çektim ve havaya çıkıp yere düştüm. Camide de kalabalık bir
cemaat vardı. “Erzincan’dan şeyh geldi” diye duydular ya, bakacak-
lar. “Şeyh nedir, nasıl bir şeydir” diye merak ediyorlar. Onlara
“Yandım, beni kurtarın!” diyorum, ama ne dediğimden de haberim
yok. Fiziken havaya çıkıp indiğimi biliyorum. Ondan sonra Müba-
rek oraları toz duman etti. Manevî kablolardan cereyan alıyorum ve
“Yandım, kurtarın beni!” diye feryad ediyorum. Efendim Hazretleri
orada bizi o şekilde yarım saat kadar kaldırdı, yatırdı.
Bu arada Efendim de onlara:
˗ Bu Hoca’nın sarası mı var, bir şeyi mi var? Ne oldu? Marazlı
mıdır nedir?
diye sordu. Oradakiler de:
˗ Yok Efendim! Hocamız burada yılların insanı. Ama bu ilk
olan bir olaydır.