Page 115 - Gülden Bülbüllere Tasarruf - Abdurrahim Reyhan Erzincanî
P. 115
Tasarruf 103
˗ Hocam (konuşurken bana “Hocam” derdi), ihvanları niye
rabıtaya sevk ediyorsun? İhvanlar çoğaldı. Biz artık her yere
gidemeyiz. Bir daha böyle yapmayasın.
dedi. Efendim az kalsın beni dövecekti. O rüyayı görünce korktum
ve ihvanlara “Bir daha hatmede sakın böyle bir şey yapmayın” de-
dim.
Efendim, Erzincan’a ilk gidiyorum. Ama sultanım gittiğimde Er-
zincan’a ayak basma takatim yoktu. Kendi kendime “Ben Efen-
dim’in huzuruna nasıl gideyim?” diyordum. Tabii kimseyi tanımı-
yordum. Neyse, ilk yapılan tekkeye gittim. Gelen oradan geçiyordu,
ama ben içeri giremiyordum. Niye giremiyordum, biliyor musun?
Allah şahittir, “Bu ihlaslı, cezbeli insanların içine nasıl gireceğim?”
diye düşünüyordum ve kendimi tamamıyla bitap hâlde görüyordum.
İçeri girmeye utandığım için kapıda duruyordum, kimse de beni ta-
nımıyordu ve beni fark etmediler de! Orada ne kadar beklediğimi de
bilmiyorum. Sonra Efendim beni “içeri gelsin” diye çağırmış. “Ben
bunların içerisine nasıl girebilirim? Ben yakışan bir insan değilim.
Bu hâlimle benim bunların içine girmeme imkân yoktur!” diye üzü-
lerek içeri girdim, ama eriyorum. Efendim Hazretleri sonra sohbet
buyurdular. Öğle oldu, namaz kılacağız. Efendim Hazretleri Remzi
Hoca’ya “Namazı Yaşar Hocam kıldıracak” demiş. Hiç tekkeye gir-
meye tahammülümüz, takatimiz olmadığı hâlde böyle bir emir geldi.
Müezzin de kalktı, müezzinliğini yaptı, bitirdi. Şimdi ben diyorum
ki “Ben seferiyim. İki rekât kılıyorum!” Aslında seferi vesilesi ile
mihraba geçmekten kurtulmak istiyorum. Mihraba kimsenin geçme-
diğini görünce Efendim bizim tarafımıza dönüp:
˗ Yaşar Hoca ne diyor?
diye sordu.
˗ Efendim, “Ben seferiyim” diyor.
dediler. Efendim de:
˗ Bizim tarikatta seferilik yok, geçsin namazı kıldırsın.
buyurdu. Sultanım, inan ki o mihraba geçtim ama Efendim Hazret-
leri sanki benim sırtıma kocaman bir dağ koymuştu. Namazı kıldı-
racak takatim kalmamıştı ve çökecek duruma gelmiştim. Bana öyle