Page 112 - Gülden Bülbüllere Tasarruf - Abdurrahim Reyhan Erzincanî
P. 112

100                                         Gülden Bülbüllere

          oldu. Sonra yine “Efendim’in sırları hakkında bana malumat veril-
          miştir.” diyerek Efendim’in sır âlemindeki büyüklüğü hakkında ce-
          maate bilgi vermeye kalkıştım. Daha sonra başladım “Ankara’ya ha-
          ber verin ki Efendim böyle bir Allah dostudur, böyle bir Evliyaul-
          lahtır” demeye! Bu arada Efendim Hazretleri “Kes sesini, sus” dedi.
          Benim sultanım, o anda sesim kesildi ve sustum. Ancak bu sefer de
          cemaate “Kalkın, gidin Ankara’ya!” demek için elimle kolumla işa-
          ret etmeye başladım. Onlar kalkmadığı için ben daha fazla hareket
          ediyordum. Tabii cemaat de “Bu kafayı mı üşüttü” diye bana bakı-
          yordu. Sonra Efendim Hazretleri “Kalk, çık buradan” buyurdu.
            O vaziyette dışarı çıktım, ama dışarıda bayağı kar vardı. Mer-
          kez’e doğru yola koyuldum, ama oraya ne için gittiğimi de bilmi-
          yordum. Sonra “Yarın kıyamet kopacak, dünya yıkılacak” diyor ve
          “Mahalleme haber vereyim” diye efkarlı bir şekilde yola devam edi-
          yordum. Hani Salih Baba “Dervişlerin kıyameti daimdir” buyurmuş
          ya, ben de bu fikrimin kesin bir bilgi olduğuna inanıyordum. Fakat
          kim buna inanmazsa artık onu dövecek miydim bilmiyordum.
            Mahalleye ulaştığımda karşıma çıkan ilk eve uğradım. Evin av-
          lusunda daha sonra rahmetlik olan bir bayan vardı. Benim böyle oy-
          nak  hâllerim  olduğunu  duymuş.  Bu  yüzden  beni  görünce  korktu.
          Ona;
              ˗  Azize abla, yarın kıyamet kopacak. Hazırlığınızı yap.
          dedim. O biraz tebessüm edince “Sen buna inanmadın” diye ona sağ
          elimle bir şamar vurup nefesini kestim. Sonra içeri, eve girdim. Ka-
          dının evde çocuğunun olduğunu bilmiyordum. Baktım ki beşikte ço-
          cuğu yatıyor. Şimdi kadına “Gel, öyle midir değil midir, çocuğa so-
          ralım!” deyip açtım çocuğun üzerindeki o bezi ya da perdeyi ve ço-
          cuğa:
              ˗  Yarın kıyamet kopacağını söylüyorum, ama annen inanmı-
                 yor!
          dedim. Öyle deyince sanki çocuk konuşmaya başlayacakmış gibi bir
          hâl oldu. Fakat biraz sonra birdenbire o hâl benden kalktı ve içimden
          “Benim burada ne işim var?” dedim. Çocuğu bıraktım ve onlara da
          bir şey demeden Efendim’e geri dönmek üzere evden çıktım. Şimdi
          rahmetli olan o kadın daha sonraları beni gördüğünde “O gün senden
   107   108   109   110   111   112   113   114   115   116   117