Page 117 - Gülden Bülbüllere Tasarruf - Abdurrahim Reyhan Erzincanî
P. 117

Tasarruf                                                105

                                İsmail Şen Hoca

            Efendim Hazretleri Uzungöl’ü teşrif ettiklerinde “Burada yirmi
          iki gün Kadir gecesi yaşadık.” buyurdu. Tabii anlayan anladı, anla-
          mayan anlamadı.
            Aklıma Yaşar Hocam’la Gülbey Ağabeyin arasındaki münase-
          betlerin birçoğu gelmiyor. Biz orada kafayı tırlattık mı ne yaptık,
          bilmiyoruz.
            Yaşadığım bir hâlin içinde Hocam’ın mahallesinde bir köy suyu,
          memba suyu var. Biz de güya orada İstanbul Boğazı’ndan geçen ge-
          miler gibi bir gemi yürütüyoruz, dünyayı saracağız. Efendim Haz-
          retleri fethe gelmiş. Vay beni! “Bir Rusya’yı bombalayalım” denildi
          ve Rusya’yı bombaladık. Sonra Amerika’yı bombaladık. Kuzey ve
          Güney Amerika böyle tahterevalli gibi sallandı, sallandı, suya gö-
          müldü ve geri çıkmadı. Ama biz hâlâ bu batışı bekliyoruz.

            Yine o zamanlarda yaşadığım hâllerin birisinde, nasıl anlatayım,
          Efendim Hazretleri “Siz beni yakacaksınız. Beni Hâllac-ı Mansur
          gibi idam mı ettireceksiniz.” buyurdular.
            Bir keresinde bir kış mevsiminde Efendim Hazretleri’nin otur-
          duğu dergâha gittik. Dışarıda, kapının eşiğinin altında, karların ve
          buzların üzerinde bayağı bir zaman yattık. Efendim Hazretleri “Ça-
          ğırın onları. Niye orada yatıyorlar” demiş. Dışarıda yatarken ayak-
          larım çıplaktı. İçeri girince nasıl olduysa beni odada yanan sobanın
          üzerine fırlatmışlar. Ben de çıplak ayakla kızgın sobanın üzerine çık-
          mışım. Sobanın borusunu alıp ağzıma dayayarak ve “buuum” diye-
          rek güya Rusya’yı bombalıyorum. O zamanlarda Rusya komünist
          devleti (Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği) devam ediyordu.
          Daha sonra komünistlik yıkılıp dağılmıştı.
            Odada hocalar, hacılar, yaşlı insanlar var. Efendime söyleyeyim,
          sobanın üstüne çıplak ayakla çıkmama ve boruları çıplak elle tut-
          mama rağmen ne ayaklarıma ne ellerime herhangi bir şey olmamış!
          Ben o sobanın üzerindeyken millet bayağı şaşırmış. Sonra Efendim
          Hazretleri almış beni kucağına ve “Hocam, hakkını helal et!” demiş.
          Ben de “Ne demek Efendim! Canımız, kellemiz size teslim. Hemen
   112   113   114   115   116   117   118   119   120   121   122