Page 113 - Gülden Bülbüllere Tasarruf - Abdurrahim Reyhan Erzincanî
P. 113
Tasarruf 101
çok korktum. Beni öldüreceğini düşündüm. Evden gittiğinde de
‘kurtuldum’ diye çok sevindim.” derdi.
Karları yara yara Efendim’in olduğu yere gidiyorum. Kar mı ak-
lımıza gelir. Mekâna geldiğimde çıktığım kapıdan içeri girmek iste-
medim. Orada kapının önüne, yolun üzerine uzandım, yattım. Orta-
lık böyle kıştı. Millet içeri girecek, dışarı çıkacak! Ben orada yattı-
ğım için üzerimden geçmek istiyorlar, ama geçemiyorlar. Bunun
üzerine Efendim Hazretleri’ne:
˗ Yaşar Hocam yolun üzerine, kapının eşiğine yattı. Efendim,
dışarı çıkamıyoruz, içeriye girecek olan da gelemiyor.
demişler. Efendim gelip kapıyı açtı ve:
˗ Gel, içeri gel, suçlu!
buyurdu. Neyse, artık içeri girdim ve o hâl benden kalktı. O durumda
çok manzara seyredildi. Mübarek’ten çok hikmetler tecelli etmiş.
Efendim Hazretleri ile beraberken İsmail Hocama da değişik bir
hâl oldu. Bizim orada, mescitte ufak bir akarsu var, üzerinde de bir
tahta parçası var. Hocam ayakları çıplak bir vaziyette o tahtanın üze-
rine çıkmış ve:
˗ Gelin, bu gemiye binin. Buna binen kurtulur, aksi takdirde
binmeyenler boğulacak.
demiş. Ama suyun derinliği ancak 3-5 santim kadar var! Demek ki
İsmail Hocam tahtayı Hz. Nuh’un (as) gemisi zannetmiş ve bu söz-
lerini “Hz. Nuh’a (as) inananlar nasıl kurtuldularsa, Evliyaullaha
inananlar da öyle kurtulurlar. Aksi takdirde kurtulamazlar.” mana-
sında söylemiş.
Bir tane Belediye Başkan Yardımcısı vardı, sonra ihvan oldu. İs-
mail Hocam onun başındaki fötr şapkasına da vurmuş ve rüzgâr şap-
kayı çok uzağa götürmüş. İsmail Hocam’ı neredeyse döveceklermiş.
Fakat oradaki cemaat “Bunların iradeleri ve ne yaptıklarından ha-
berleri yok! Bunları niye dövmeye kalkıyorsunuz?” deyince vazgeç-
mişler. İsmail Hocamın da bazı manevî konularda biraz açık bilgisi
oluyordu.
O sıralarda sürekli olarak mübarek Efendim ile beraberiz. Ne hik-
metse eve de gitmiyorum. Benim yatağımı da Efendim’in yatağının