Page 116 - Gülden Bülbüllere Tasarruf - Abdurrahim Reyhan Erzincanî
P. 116

104                                         Gülden Bülbüllere

          bir hâl gelmişti ki kendi kendime “Artık olduğum  yere çökeyim.
          Başka çare yok.” dedim. Fakat yine de namazı kıldık, ama nasıl bir
          namaz kıldık, onu da bilmiyorum.
          Efendim Hazretleri’nin sağlığında biz medresede Arapça okutuyor-
          duk. Diyanet İşleri Başkanlığı’na çözemeyecekleri bir soru ya da
          konu geldiği zaman bu durumu yazılı olarak (ilgili metinlerin cilt ve
          sayfa  numaralarını  da  belirterek)  Çaykara  İlçesi’ndeki  Müftülüğe
          bildirirlerdi. Çünkü bu boğazda (bu medresede) çok büyük âlimler
          vardı ve onlar bu soruları çözerlerdi. Bizim de Arapça öğrettiğimiz
          talebelerimiz vardı. Tahsillerini tamamladıklarında onlara icazet ve-
          rilirdi.
            Öğrencilere ilk icazet (diploma) verildiğinde Efendim Hazretleri
          medresemizi teşrif etmişlerdi. İcazetten sonra burada teveccüh oldu.
          Teveccüh esnasında ne ağlamalar ne cezbelenmeler oldu! Mesela İs-
          tanbul’dan Aşık Ahmet vardı. Sanki bütünümüzün affı için uğraşı-
          yordu. Böyle cezbeler görüyorduk. Hayatımızın ilk teveccühüne gir-
          dik. Burada çok manzaralı (ikramlı) ve hikmetli bir teveccüh oldu.
          Ne bileyim artık. Ben onu diyorum, bize çok şeyler gösterdiler, ama
          biz adam olamadık, onun üzüntüsü içerisindeyim.
   111   112   113   114   115   116   117   118   119   120   121