Page 156 - Gülden Bülbüllere Tasarruf - Abdurrahim Reyhan Erzincanî
P. 156

144                                         Gülden Bülbüllere

          dim normal iskarpin ayakkabı ve üzerinde normal elbise ile yürü-
          yordu. Mübarek yürüyüş yapıyor ama ayakları rahatsız. Bu yürüyüş-
          lerin fayda vermesi için ayaklarının rahat olması lazım. Bu nedenle
          Efendim’e bir spor ayakkabısı alayım ki yürürken rahat etsin, iste-
          dim. Ayakkabıyı aldım. Akşam namazından ve Efendim hanesine
          teşrif ettikten sonra Hacı Anne’ye haber gönderdim, Efendim’e bir
          emanet vermek istediğimi söyledim. Hacı Anne beni hane-i saadete
          aldı. Hane-i saadet dediğim yer, girince gördüm, aslında küçük bir
          yatak odasıymış.

            Mübareğe akşam yemeği yemesi için hazırlık yapıyorlardı. Yal-
          nız odaya girer girmez şoke oldum. Sanki bir zaman tünelinden geç-
          miştim. Bir Selçuklu veya Osmanlı dervişhanesine girdim zannet-
          tim. Kendimi öyle bir yerde buldum. Oda büyük değildi. Tavanında
          düşük vatlı, çok ışık vermeyen sarı bir lamba vardı. Çift kişilik bir
          karyola, yanında yer minderi, önüne serilmiş puantiye basmalı kü-
          çük bir sofra bezi ve üzerinde tahtadan ayaklı bir sini vardı. Efen-
          dim’in sinisinin üzerinde şöyle çay tabağı büyüklüğündeki bir kapta
          yemeği, bir parça da kepekli ekmek duruyordu.

            Ben Efendim’i bıraktım, gözüm bunlara takıldı. İhvanlar aşağıda
          çeşit çeşit çorbaları, etli yemekleri, turşuları, tatlıları bol kepçe gö-
          türüyorlardı.  Efendim’in  önüne  baktım,  tam  bir  derviş  sofrası.
          Doğru dürüst yiyecek bir şey yok. Yani böyle kalakaldım. Mübare-
          ğin önünde evleri teşrif ettiğinde ikram edilen yemeklerden hiç eser
          yok. Meğerse oralarda ihvanlardan ayrı kalmamak için onlarla bir-
          likte yemeğe oturuyormuş, onu anladım. Efendim bana baktı, şaş-
          kınlığıma hafif gülümsedi ve:
              ˗  Beyim otur. Sen de yemekten alır mısın? Ama yağsız, tuz-
                 suz. Yersen!

          dedi. Baktım, ne yiyeceğim? Zaten toplam birkaç kaşık yemek var
          tabakta, nasıl alacağım?

              ˗  Sağ olun Efendim, yemeyeyim.
          dedim. Efendim yine de:
              ˗  Beyime bir şeyler getirin.
   151   152   153   154   155   156   157   158   159   160   161