Page 161 - Gülden Bülbüllere Tasarruf - Abdurrahim Reyhan Erzincanî
P. 161
Tasarruf 149
sormuş!” dedim. Efendim teşrif ettiğinde hemen yanına gidip otur-
dum ve:
˗ Efendim, bir ay sonra yeterlilik sınavım var.
dedim. Sonra hiçbir şey yokmuş gibi:
˗ Okullar ne zaman açılacak?
diye sordu. Hemen gafletimin üstünü kapatıyor!
˗ İşte şu tarihte Efendim.
diye cevap verdim. O da:
˗ Hııı, tamam.
dedi. Ondan sonra hemen otobüs bileti alıp Ankara’ya döndüm ve
yeterlilik sınavına çalışmaya başladım.
Düşünün! Kafanız yerinde değilken ve ne yaptığınızı bilmezken
bile, sizin her şeyinizi düşünen bir Efendiniz var! Çok şükür. “Sen
git, dersine çalış, ihmal etme.” diyor.
***
İncek’te bir pazar günü teveccüh yapılacaktı. Hafta sonu yurdun
her yerinden gelmeye başladılar. Biz de İncek’te gelenlerle muhab-
bet ediyoruz, çok muhabbetli sohbetler oluyor. Efendim sohbetler
ediyor, ihvanlar akın akın geliyorlar, yemekler yeniyor, çaylar içili-
yor, hizmet edenler ortalıkta koşuşturuyorlar. Böyle bir ortamda bu-
lunmaktaydık.
Cuma günü akşam hatmeden sonra çay ocağında oturduk, dışarı-
dan gelen ihvanlarla muhabbet ediyoruz. Gelenlere “Nereden gel-
din?”, “Bu kapıyı nasıl tanıdın?” gibi sorular soruyoruz. Herkesin
bir hikâyesi var tabii! Hasbihâl ediyoruz. Bir arkadaşın yanına otur-
duk, merhabalaştık ve ona:
˗ Nereden geldin?
diye sorduk. Anlatmaya başladı:
˗ İstanbul’dan teyzemin oğluyla geldim. Kendisi buradan
dersli. Ben de İstanbul’da taksiciyim. Bir yerde karşılaştık,
telaşeliydi. “Hayırdır?” dedim, önce “Bir şey yok” dedi.
Sonra sıkıştırınca “Ankara’da Efendimiz var, onu ziyarete