Page 160 - Gülden Bülbüllere Tasarruf - Abdurrahim Reyhan Erzincanî
P. 160
148 Gülden Bülbüllere
Hanım geldi ve “Hacı Annemden bir şey anlatacağım” dedi. Me-
ğerse bizim Efendim’le olan ayakkabı konuşmamızı Hacı Anne dı-
şarıdan dinlemiş. Ben odadan çıktıktan sonra Efendim’e:
˗ Ne vardı ayakkabıyı alıvereydin de çocuk üzülmeseydi! O
kadar ısrar etti.
demiş. Efendim de:
˗ Sen karışma! Onun cebinde ne kadar para var biliyor mu-
sun? Alacaksa gitsin hanımına alsın!
demiş.
Gelirimize göre çok sıkıntı çekmedik, ama hakikaten de öyle ce-
bimizde çok paramız da yoktu. Bundan da gocunmuyorduk. Ama
Mübarek bir babanın evladına gösterdiği şefkatle bize muamele edi-
yor ve her daim bizi kolluyordu.
***
1994 yılı Ağustos ayında uzun süreli Erzincan’da kalıyoruz. Sü-
rekli tekkedeyiz, Efendim’in dizinin dibinde oturuyoruz. Doktora-
mın ikinci senesiydi. Birinde yanına oturdum, durduk yere:
˗ Sınavın ne zaman?
diye sordu. Ben de kendi kendime “Ne sınavı!” dedim. Zaten yaz
tatili, okullar kapalı, öğrenci yok, ders yok, sınav yok! “Bu sefer
Efendim’e cevap vermem lazım” diye düşündüm ve başladım lafı
gezdirmeye, edebiyat yapmaya:
˗ İşte, Efendim Eylül’de okullar açılacak. Öğrenciler ders ala-
cak. Ondan sonra biz onlara sınav yapacağız.
Ben o zaman üniversitede asistanım ya, sınav deyince ak-
lıma o geldi, hikâye anlatıyorum.
˗ Peki.
dedi ve sustu. Bir müddet sonra salondan ayrılıp hane-i saadetlerini
teşrif etti. Aşağı indim, yukarı çıktım, kafamda dolandırıyorum,
“Acaba Efendim bunu niye sordu?” diye düşünüyorum. Çünkü niye
sorduğunu anlamamıştım. Sonra aniden doktora yeterlilik sınavım
olduğu aklıma geldi. Sınavı unutmuş ve çalışmaya da başlamamış-
tım. Kendi kendime “Demek ki Efendim benim yeterlilik sınavımı