Page 196 - Gülden Bülbüllere Tasarruf - Abdurrahim Reyhan Erzincanî
P. 196
184 Gülden Bülbüllere
dükkâna geleceği aklımın ucundan dahi geçmezdi. Mehmet Ağabey
önden gelip bana:
˗ Kalk, kalk! Ne oturuyorsun? Efendim geldi.
dedi. Önce şaka yapıyor zannettim. Ama baktım ki Efendim gerçek-
ten kapıdan giriyor. Kalktım, elim ayağıma dolaştı ve Efendim’i bu-
yur ettim. Ama oturmadı. Şöyle bir baktı ve sanki artık İncek’e git-
meme kararımı biliyormuş gibi:
˗ Gel, İncek’e gidelim.
diyerek beni İncek’e davet etti. Ben dükkânı bırakmayayım diye su-
sunca:
˗ O zaman akşama gel.
dedi. Akşama gittim, Efendim sohbet ediyordu. Ben tam kapıdan gi-
rerken:
˗ Siz mi gelip ziyaret ettiğinizi zannediyorsunuz? Biz gelip
sizi tek tek ziyaret ediyoruz.
buyurdu. Zahiren baktığınız zaman Mehmet Ağabey, Zafer Ağabey
ve Ertan Ağabey’in Efendim Hazretleri’ni Necatibey’deki Bo-
ral’dan araba ile kaçırıp gezme hadisesinin içinde “Berber Çetin’in
küskünlüğünü giderme” gibi bir niyet yokken, Efendim Hazretleri
Berber Çetin’in dükkânına geliyor ve gönlünü alıp onu Tekke’ye da-
vet ediyor!
Bu hikâye Efendim’in bir taraftan birinin işini görürken aynı
anda başkalarının işini de gördüğünün açık bir delilidir. Yani, şimdi
düşünün! Mehmet, Zafer ve Ertan Ağabeylerin Necatibey’deki Ya-
şar Ağabey’in dükkânından Efendim’i alıp gezdirirken bizim
dükkâna da gelmeleri herkesin gönlünü hoş ediyor, ama hoş ederken
de herkesin gönlüne göre derman vermiş oluyor. İşte buna akıl er-
miyor. Senin de gönlüne göre veriyor, diğerinin de!
Necatibey’de kendisini İncek’e götürmek isteyen diğerlerine ne
işlem yaptı? İncek’te akşam namazına geç kalınca “Efendim kay-
boldu” deyip yollara çıkanlar ne düşündüler? Bunları bilemiyoruz.