Page 199 - Gülden Bülbüllere Tasarruf - Abdurrahim Reyhan Erzincanî
P. 199

Tasarruf                                                187

          diyordu. Oysa sarık benim cebimdeydi. Bu nasıl bir cesaretti? “Cahil
          cesur olur” derler ya! Veya başka bir hikmeti mi vardı, onu bilemi-
          yorum. Gönlümden “Efendim, sarık bende. Vermiyorum sarığı.” de-
          dim. İhvanlar hâlâ sarık arıyorlardı.

            Neyse, hatmeye başladık ve hatme bitti. Çıktık, Efendim’le aynı
          arabada eve gidiyorduk. Hâlâ sarık meselesi vardı ve sarık benim
          cebimdeydi. Üç gün boyunca Efendim’le hem aynı evde kaldık hem
          beraber gezdik hem de sarık aradık. Üç gün sonra Efendim’i İstan-
          bul’a yolcu ettik. Kendi kendime “Tamam, herhâlde biz bundan yırt-
          tık!” dedim.

            Sonra duyduk ki Efendim İstanbul’da sarığı tekrar aramaya baş-
          lamış ve İstanbul ihvanını sarık sorgusuna çekmiş. Orada da bizim
          Muzaffer Şişman Ağabey var. Göztepe’de oturuyor, Cerrahpaşa’da
          da biyolog. Efendim’e:
              ˗  Efendim, ben orada sarığı gördüm. Harun Hoca aldı.
          demiş. Beni sarığı alırken görmüş herhâlde. Ayrıca Paşam Hazret-
          leri’nin torunu olan ve Pendik’te kuyumculuk yapan Abdulbaki de
          sarığı benim aldığımı rüyasında görmüş. Neyse Efendim de onlara:

              ˗  Yok, Harun Hoca almaz.
          demiş. O zaman Muzaffer Şişman da susmuş tabii. O arada Efendim
          Seracettin Amca’ya “Sarığı bulun!” diye bir haber göndermiş. Bu
          sefer sarık tekrar Bursa’da aranmaya başlandı.
            Bende hafif bir endişe var, ama Hazret-i Pir’in bana bir şey yap-
          mayacağına dair güvende hissediyorum kendimi, cesaretliyim yani.
          Bir önceki yıl da Efendim ufak sarığını bir ihvana vermiş, ihvanlar
          da sarığı ortadan ikiye bölüşmüşlerdi.
            Bursa’da  Bayburtlu  bir  Yılmaz  Ağabey  vardı.  Hanımına  bir
          takke ördürüp sarığın yarısını takkeyle birlikte paketlemiş ve “Ta-
          mam, sarık bulundu. Al bunu Hazret-i Pir’e götür.” diye Seracettin
          Amca’ya  vermiş.  Tabii  Seracettin  Amca  da  paketi  büyük  bir  se-
          vinçle alıp İstanbul’a götürmüş ve “Efendim, sarık bulundu!” diye
          Efendim’e takdim etmiş. Efendim paketi açıp bakınca bunun aradığı
          sarık olmadığını anlamış ve “Bu benim sarık değil!” diyerek sarığı
   194   195   196   197   198   199   200   201   202   203   204